Makedonya, Balkanlar’ın kalbidir. Osmanlı devletinin 1913 Balkan savaşları ile neredeyse hiç direnilmeden kaybettiği stratejik bir coğrafyadır.

Yakın zamanda, Atatürk Araştırma Merkezi’nin desteği ile Samsun Mübadele Derneği ve Karadeniz Rumeli Dernekler Federasyonu’nun ortaklaşa düzenlediği 13. Balkan Tarihi Sempozyumuna katılmak üzere K. Makedonya’daydık.

Makedonya adı üzerinde Yunanistan ile ortaya çıkan münazaa, biraz da AB’ye girmeyi hızlandırmak için Makedonların boyun eğmesi ile “Kuzey Makedonya” olarak değiştirildi.

Sempozyum Gostivar’da Uluslararası Vizyon Üniversitesi’ndeydi. Rektörün makam odasına girildiğinde ilk göze çarpan Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın resimleriydi.

Rektör Prof. Dr. Fazıl HOCA’nın ifadesi ile Vizyon Üniversitesi “Balkanlar’ın Türkçe eğitim veren tek üniversitesi” durumunda. Üniversite, YÖK tarafından tanınmış ve diploma denkliği ile ilgili çalışmalar ise devam etmekteymiş.

Ayrıca başkent Üsküp’te, kendi kampüsünde faaliyette olan Türkiye’ye ait Uluslararası Balkan Üniversitesi’ bulunmakta.

Başkent Üsküp’ten başlayarak ülkenin her tarafında Osmanlı’nın izlerini görmek mümkün.

Manastır Askeri İdadisi heybetli fakat hüzünlü bir şekilde ayakta duruyor. 1895 yılında Mustafa Kemal Atatürk bu okula kaydoldu ve 1898 yılında mezun oldu. Binanın ikinci katında Atatürk’e ait bir bölüm bulunmakta.

Hüsrev Gerede, Abbas Gürer, Salih Bozok, Nuri Conker, Fethi Okyar, Ömer Naci ve Resneli Niyazi gibi önemli simalar da Manastır Askeri İdadisi mezunu. Manastıra vardığınızda ve hele İdadiyi gördüğünüzde ecdattan kalma bir eserin sevinci ve mevcut durumdan kaynaklanan üzüntüyü aynı anda yaşıyorsunuz.

Çömlek ve seramiğin memleketi Resne’de, K. Makedonya’da. Resne deyince yakın tarihimizde iz bırakan Niyazi Bey akla gelir.

Resneli Niyazi Bey, Arnavut ve Bektaşidir. 1897 Osmanlı-Yunan savaşındaki başarılarıyla ülkede çok iyi bilinmekte ve halk arasında “kahraman” olarak tanınmaktaydı.

Onu asıl meşhur eden de II. Abdülhamid’e karşı muhalefetinden dolayı 1908 yılında 200’e yakın çeteyle dağa çıkarak II. Meşrutiyet’in ilanına öncülük etmesidir.

Niyazi Bey dağa çıktığında yakaladığı bir geyiği yanından ayırmaması ve onunla verdiği pozlarla da ünlüdür. Geyikle konuşur gibi pozlarından dolayı “geyik muhabbeti” sözü buradan kalmadır. Niyazi Bey geyiğe “rehber-i hürriyet” adını vermiştir.

Resneli, Meşrutiyet’in ilanından sonra Selanik’e ve hareket ordusu ile İstanbul’a da geyiği ile gitti. Veliaht Reşat Efendi bile geyiği görmek istemiş ve o sene doğan erkek çocuklara “Enver” ve “Niyazi” adı verilirken, kız çocuklarına da Meral (geyik) adı verilmiştir.

Resne’de Niyazi Bey’in, evi ve bir de sarayı bulunmaktadır. Saray, Fransa’dan gönderilen bir binanın resmine bakılarak yapılmış fakat Niyazi Bey burada hiç oturamamıştır.

Çünkü 1913 yılında Balkanlar kaybedilmiştir. Bina şu anda müze olarak kullanılmakta evde ise bir kadın oturmaktadır.

1913’te Makedonya kaybedilince, Niyazi Bey İstanbul’a dönmek için Avlonnya Limanı’nda gemiye binerken, bilinmeyen kişiler tarafından arkadan vurularak öldürülmüştür. Geriye ise böyle bir kahramanın bu şekilde ölmesine hayıflanmaktan kaynaklanan “Ne şehit oldu ne gazi, pisi pisine gitti Niyazi” deyimi kalmıştır.

Makedonya, adım başı, Türkler’in hatıraları ile doludur.