Ölen bir insanın ardından konuşmak, dinimizce de geleneğimizce de pek hoş karşılanmamış. Ölen bir insanın arkasından konuşmayı da konuşanı da milletimiz genelde yadırgamış.

Peygamber Efendimiz de (sav)“Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini anın ve kötülüklerini sarfı nazar edin.”  (Tirmizi, Ebu Davud)diye buyurmuş.

Abdullah b. Ömer’den rivayet edilen bir hadiste de yine Peygamberimiz (sav) “Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini anın ve kötülüklerini sarfı nazar edin.” buyurmuştur.

Ancak burada bir nüans var: Hadisi şeriflerde “ölüleriniz” diyor. Demek ki arkasından konuşulmayacak ölü, bizden olacak yani Müslüman olmalı…

Yoksa ömrü İslam’a, Müslümanlara eziyetle geçmiş; Müslümanlara değerlerine ömür boyunca kin ve nefret kusmuş ve küfrüyle, kiniyle, nefretiyle ölmüş biri için söylenmemiştir bu sözler!..

Geçenlerde eski başbakanlardan birinin öldü haberi düştü sosyal medyaya… Sonradan ölüm haberinin doğru olmadığı ortaya çıktı. Doğal olarak herkes arkasından meşrebine, mezhebine ve siyasi duruşuna göre kelamlar etti; fikirlerini söyledi, hayırla andı ya da geçmişin muhasebesini yaparak, Müslümanlara çektirdiklerini unutmadığını beyan ederek helallik meselesini ahirete bıraktığını söyledi.

Ancak fırsatını buldukça İslam’a, İslami hassasiyet sahibi Müslümanlara kin kusan malum zihniyet buradan da Müslümanlara kin ve nefret kusacak bir şey buldular: Neymiş ölenin arkasından konuşulmazmış. Dindar değil, kindar nesil yetişmiş. Böyle Müslümanlık mı olurmuş. Hani neredeymiş İslam’ın hoşgörüsü, hepimiz yobaz ve gericiymişiz vb.

28 Şubat kararlarını uygulamak için canla başla çalışmış, başörtüsü yasağını en katı şekilde uygula/t/mış; tesettürlüler için “yarasalar” ifadesini, Müslümanlar için “örümcek beyinliler” ifadesini bolca kullanmış, imam hatip ortaokullarının kapatılması için sekiz yıllık kesintisiz eğitim saçmalığını getirmiş ve “siyasi hayatıma mal olsa da uygulayacağım” demiş, imam hatiplilerin üniversiteye girişini engellemek için katsayı engelini koyup uygulamış biri için ne şimdi hüsnü şehadet ederiz ne de sonra…

Erbakan Hocamıza hakaretlerini ve iftiralarını, ülkeyi ekonomik olarak iflasın eşiğine getirişini, özellikle meşhur ekonomi bakanıyla batırdığı bankaları, Türkiye’nin başbakanı iken kumar masasında yediği yumruğu vb. daha saymadık bile…

Baştan peşin peşin söyleyelim:

28 Şubat sürecine en ufak bir katkı sunmuş olan kim varsa hiçbirine hakkımız helal değildir!.. Ne ikna odalarını kuranlara ne sokaklarda, caddelerde, okullarda tesettürlü avına çıkanlara, ne gencecik kızlara üniversite kapılarını kapatıp hayatlarını karartanlara ne sahte şeyhleri piyasaya sürüp onlar üzerinden İslam’a ve Müslümanlara salya sümük saldıranlara ne bunlara destek verenlere hakkımızı helal ederiz.

Bunların ölmüş olması, ölmeden önce yaptıklarını unutmamızı ve yaşananları yok saymamızı gerektirmez!..

Ölmemiş olanlar, şimdiden nedamet getirip helallik alırsa ne âlâ!.. Yoksa öldüklerinde yine kalemle, kelamla “HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ!..” diyeceğiz arkalarından.

Rabbimizin adaletine güveniyoruz!..

İyi ki ahiret var!.. İyi ki hesap günü var!..

Ve biz ahiret için yaşıyoruz!..