Geçen hafta cuma günü saatler 15 00’e doğru yaklaşırken İzmir’den gelen yıkıcı deprem haberiyle üzüldük, hüzünlendik ve hemen yakınlarımızı arayarak güzel haberlerini duyabilmek adına telefonlarımıza sarıldık.

Yine her depremde olduğu gibi telefonlardaki yoğunluktan ötürü hemen ulaşamadık ve meraklar içerisinde kaldık.

Zaman geçtikçe gelen yıkım haberlerini duyduğumuzda ve televizyonlardan izlediğimizde endişemiz birkaç kat daha arttı İzmir’de ki tüm vatandaşlarımız için.

Ve ardından kurtarma ekiplerinin çalışmaları ve yıkılan binaların enkazlarından çıkarılan insanlarımız.

Allah bundan sonra tüm felaketlerden ülkemizi ve tüm insanlığı muhafaza etsin bir daha böyle felaketleri yaşatmasın.

Ama ülkemizin bulunduğu jeopolitik konumdan ötürü deprem kuşağında olduğu ve fay hatları üzerine kurulu bir alanda olduğu gerçeğini bilerek tüm önlemlerimizi hızlı bir şekilde hayata geçirerek yolumuza devam etmeliyiz ki bir daha böyle acılar yaşanmasın.

Depremle ilgili çok ama çok acil bir eylem planı ortaya konulup hiç ama hiç vakit geçirilmeden uygulanmasına başlanılmalıdır.

Bizim bundan başka afetlerle ilgili yapacak başka hiçbir şeyimiz bulunmamaktadır.

Tüm hesaplar ve hesaplamalar bir tarafa bırakılarak afet gerçeğini masamıza koyarak ülke olarak önlemlerimizi hızla almaktan başka çaremizin kalmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bu konuda bütün taraflar üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları hayata geçirmeye çoktan başlamış olmalılar ki insanlarımız üzülmesin, emeklerimiz boşa gitmesin hatta kaynaklarımız boşa harcanılmış olmasın.

İzmir depremi de gösterdi ki maddi çıkarlar uğruna kesilen kolonların olduğu binalar teker teker yıkıldılar ve onlarca insanımıza mezar oldular.

Durum böyle olunca da denetim mekanizmasının ne kadar önemli olduğu bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu.

Denetim mekanizmasını kanunlar çerçevesinde çalıştırmak ve uygulamak zorunluluğumuz var. Yaşanılan depremle mekanizmanın çalıştırılmasının zamanının geldiği ve herhangi bir gecikme durumunda çok geç kalınacağının bilinmesi gerekiyor.

Bunların dışında yapılması gerekenleri kısaca şu şekilde sıralamak mümkün;

Binalar doğru zemine uygun malzeme kullanılarak deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde inşa edilmeli.

Maalesef birçok şehrimizde gördüğümüz manzaralarda olduğu gibi tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasının önüne geçilmeli.

Tarım alanlarında tarım, yapılaşma alanlarında ise uygun olanlarında yaşam yapılaşmaları veya sanayi yapılaşmaları gerçekleştirilmeli.

Yapı izin belgelerinde en ufak bir müsamahaya yer verilmemeli.

Binaların yapım aşamasında denetimi yasalara ve kanunlara uygun bir şekilde yapılmalı. Yapım aşamasında alınan örneklerin uygun laboratuvar ortamlarında analizlerinin yapılmasına büyük özen gösterilmeli.

Binaların statik ve mukavemet ölçümlerinin standartlara uygun bir şekilde yapıldığının denetimi iyi yapılmalı.

Şehirlerin planlamaları yapılırken doğru zeminlerde ve yerlerde şehirlerin inşasına dikkat edilmeli. Bu yapılırken de yüzlerce yıl sonrası düşünülerek hareket alanları belirlenmeli.

Sadece yapı değil estetik ve mimariye de gerekli özen gösterilmeli.

Ülkemizin yarınları için sadece inşaat sektörünün değil tarımdan hayvancılığa, ağır sanayiden hizmet sektörlerine ve kimyadan savunma sanayi sektörlerine kadar her alanda yatırımın önü açılarak ilerleme yolumuza devam etmeliyiz.