Zaman dünyanın her yerinde sabit hızla mı akar?

Sanmıyorum. Her ülkede hatta her beldede farklı hızlara sahip olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’de zaman artan bir ivmeyle akıyor. Günler sanki hep akşamüstünden ibaretmiş gibi. Bir baş döndürücü hız, bir telaş.

Denir ki, araç kullanırken 90 km hızda yol kenarındaki ağaçları, binaları görebilirsiniz ama 120 km’yi aşınca artık etrafı fark edemez olursunuz, yalnız gittikçe incelen yolu görebilirsiniz.

Şimdi diyorum ki acaba bizim de böyle hızlı bir gündemle yol alarak etrafımıza dikkat kesilmemizi istemeyenler var da bize hissettirmeden gaza mı yükleniyorlar?.. Muhtemelen öyle…

Biraz daha yakından bakalım esas gündem maddelerine. Önce sorular…

Biz iktidara ne yapmaya gelmiştik?.. 50 yıl önce siyasi alanda faaliyet gösterme kararı verildiğinde amaçlanan hedef neydi?.. Bu hedeflerin ne kadarı gerçekleşti ?.. Hedeflenenin ne kadar uzağındayız?..

Bir cümleye sığdırmaya çalışalım : “Önce ahlâk ve maneviyata önem veren bireylerden oluşan, kardeşlik hukukunun geçerli olduğu bir huzur toplumu ve kökleriyle buluşmuş, bağımsız, müreffeh, millete hizmeti hakka hizmet gören bir devlet mekanizması inşası.”

Hatırlarsınız, Ekim 2012’de AK PARTİ bu makro hedeflere ulaşma yolunda bir merhale olarak 63 maddelik 2023 hedeflerini açıklamıştı. Demokratikleşme, Dış Politika ve Ekonomi ara başlıklarına indirgenebilecek bu maddelere ilaveten, zaman zaman yapılan açıklamalarla hedefler detaylandırılmıştı. Özellikle ekonomi alanında milli gelirin 2 trilyon dolara, ihracatın 500 milyar dolara çıkacağı, 3 nükleer santralin kurulacağı, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderileceği, 100.000 kişiye düşen doktor sayısının 210’a çıkarılacağı gibi maddeler beyan edilmişti.

Buraya kadar tamam.

Bu hedeflere ulaşma yolunda önemli mesafeler kat edildi. Bu da tamam.

Manidardır, bu açıklamalardan sonra 17/25 Aralık, Gezi, Hendek ve 15 Temmuz 2023’e ulaşamayalım diye birer birer sahneye konuldu. Buna da tamam.

Tamam da gerek ekonomi gerek eğitim gerekse demokratikleşme alanında atılan adımlar acaba bizi makro hedefin ilk maddesi olan “Önce ahlâk ve maneviyata önem veren bireylerden oluşan, kardeşlik hukukunun geçerli olduğu bir huzur toplumu…” hedefine ne kadar yaklaştırabildi?

Burada sıkıntı var. Geçen yazımda 2002-2015 yılları arasında uyuşturucu kullanımı ve satışı ile cinsel suçlardaki büyük artıştan bahsetmiştim. Aynı şekilde rüşvet, irtikap ve sahtecilik suçundan mahkum olanlarda da mezkur dönemde reel olarak % 85’lik bir artış olduğu görülüyor. Rakamların soğukluğu bir yana, egoist, hakka hukuka riayet etmeyen, güvenilmez, maddeperest bir neslin yetişmekte olduğunu gözlemliyoruz zaten.

Meselâ hangimiz satın aldığımız bir ürünün etiketinde yazılanlara inanabiliyoruz? Hangimiz iç huzuruyla “Sahtecilik yapan varsa devletim mutlaka bulur ve cezasını verir “ diyebiliyoruz?

Şimdi yeni bir şevk ve iştiyakla 2023 hedeflerini, suç oranlarının yarıya düşürülmesi, bir güven toplumu inşası gibi gündemimizin esas maddeleriyle revize ederek hafriyat çalışmalarına başlamak gerekiyor geç kalmadan.

Zira zaman artan bir ivmeyle akıyor bizim buralarda.