Devletlerin, taşeron örgütler eliyle düşman muhataplarını suikastlar düzenleyerek ortadan kaldırdığı bilinen gerçektir.

Fakat, düşman olarak görülen bir devletin personelinin başka bir devlet tarafından suikast ile dünyanın gözleri önünde öldürülmesi pek görülen bir olgu değildir.

Her fırsatta Filistinlileri katleden İsrail bu tanımın dışındadır.

3 Ocak tarihinde İran Devrim Muhafızları’nın dış operasyonlardan sorumlu Kudüs Güçleri komutanı Kasım Süleymani’nin Amerikan füzeleri ile öldürülmesi dünyayı dehşete düşürmüştür.

Bu olay, Amerika’nın bölgede kendisi için tehlike gördüğü hedefleri yok etmek için, terör örgütlerinin yöntemlerini de sıkça kullanacağını göstermektedir.

Kasım Süleymani, İran için önemli bir isimdir. İran devriminden beri orduda en kritik yerlerde ve zamanlarda görevler yapmıştır.

Bu nedenle İran’ın tepkisi sert oldu; görkemli cenaze törenleri düzenlendi. Aşırı izdihamdan 60’ın üzerinde insan hayatını kaybetti. Gözyaşları sel oldu.

İran’ın aynı tonda karşılık vereceği tahmin ediliyordu fakat gücünün de bir sınırı vardı. Neticede Bağdat’taki ABD elçiliğine bir zarara yol açmayan 16 füze atarak kendi kamuoyunu rahatlattı.

Yani korkulan olmadı.

Asıl tepki Irak’tan geldi. Mezhep kavgasının her geçen gün derinleştiği bir ortamda Amerika’nın yetkili mercilerine haber vermeden, Süleymani’yi ortadan kaldırması, ülkeyi iyice karıştırdı.

Zaten ülkede Başbakan istifa etmişti ve hükümet krizi vardı

Sanki Amerika füzeleri, Kasım Süleymani’yi ortadan kaldırmak için değil de, Irak’taki huzuru ve güveni katletmek için atılmış gibiydi.

Bağdat’taki Sünni kesim ve Kürtler, Amerikan saldırısına sevinse de, Şiilerin çoğunlukta olduğu Irak Meclisi, Amerikan askerlerinin ülkeden çıkarılması kararını oy çokluğu ile aldı.

Amerika’nın bu karara tepkisi çok sert oldu ve “asla Irak’tan çıkmayacağını” Trump ve diğer yetkilerin ağzından duyurdu.

Peki Amerika Irak’tan çıkarılabilir mi veya kendisi çekilir mi?

Bilindiği gibi Amerika 1990’lı yıllardan beri Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmeye çalışmaktadır.

Türkiye, Irak, Ürdün, Suriye, Afganistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Suudi Arabistan, BAE, Pakistan, Umman, Kırgızistan, Tacikistan gibi ülkelerde üsleri bulunmaktadır.

Yani Amerika, Ortadoğu’nun her yerindedir.

Her olaydan sonra da, Ortadoğu’da ya yeni bir üs açmakta yada asker sayısını arttırmaktadır.

Nitekim Süleymani’nin öldürülmesinden önce Amerikan askerlerine yapılan saldırıyı ileri sürerek 3 bin 500 askerini daha bölgeye göndermiştir.

Ortadoğu, bu zamana kadar görülmemiş çapta Amerika ve diğer batılı ülkelerin işgal, ve tehdidi altındadır.

Askerlerini Ortadoğu’ya yığmaya devam eden, Kuzey Afrika’yı da bu halkaya katan Amerika, ayak bastığı yerleri istikrarsız hale getirirken, kendi varlığını gittikçe kuvvetlendirmektedir.

Çünkü Afganistan’dan Türkiye ve Libya’ya kadar olan geniş alan, dünyanın en zengin enerji havzasıdır. Amerika bu havzanın geleceğine sahip olmak istemektedir.

Bu nedenle Amerika’nın yakın gelecekte ne Irak’tan ne de Ortadoğu’dan çıkması söz konusu değildir.

Yani;

Irak’ı çok daha zor ve istikrarsız günlerin beklediği görülmektedir.

Tarihinde ender görülen askeri yığınaklarla karşı karşıya kalan Ortadoğu yani İslam coğrafyasındaki karabulutların dağılma ihtimali de yakın vadede görülmemektedir.

Çünkü bu bulutları dağıtmak için Ortadoğu ülkeleri askeri, iktisadi, teknolojik güç ve kudretten yoksundur.