Birçok medeniyete beşiklik yapmış, pek çok milletin üzerinde hak iddia ettiği üç tarafı denizlerle çevrili, dört mevsimi yaşayan bir cennet vatanda yaşıyoruz.

Coğrafi konum itibariyle stratejik bir bölgedeyiz. Ülkemiz, pek çok devletin ve milletin iştahını kabartmakta…

Dünyanın birçok ülkesine ve milletine göre çok daha derin köklere sahibiz. Atalarımız onlarca devlet kurmuş, dünyaya hükmetmiş; neredeyse atımızın izi, kılıcımızın sesi, okumuzun temreni olmayan diyar kalmamış.

Dünyanın genç ve dinamik nüfusuna sahip şanslı ülkelerinden biriyiz.

Ancak gelin görün ki yıllarca bu avantajlarımızı kullanıp hak ettiğimiz yere, konuma gelemedik. Batı karşısında hep bir eziklik, hep bir kompleks içinde olduk.

“Onlar yapar ama biz yapamayız.” dedik durduk. Batı hep büyüktü, üstündü, ileriydi, çağdaştı, yüceydi; hâlbuki büyütülmüş bir heyulaydı, aslında cüceydi!..

İşte bu Batı/l, kokuşmuş medeniyet(!) karşısında biz Müslümanların acizliği, tembelliği, dağınıklığı sebebiyle ezildikçe ezildik.

Batı maddi olarak refah, bolluk içinde yaşarken Doğu’da, İslam dünyasında kan, gözyaşı, acı, fakirlik hiç eksik olmadı. Afrika, Asya zenginlik içinde fakirlik yaşayıp açlıktan ölürken Batı, semirdikçe semirdi, iyice obez oldu. Öyle ki artık yerinden kalkamaz durumda… Bakmayın hâlâ dünyaya hükmetmeye çalışmalarına!.. Ölmek üzereler, küçük bir grip telef edecek hepsini!..

İşte böyle bir zamanda ülkemizde millî atılım başladı. Bir Recep Tayyip Erdoğan çıktı, ülkemize, milletimize, ümmet-i Muhammed’e umut oldu. “Dünya beşten büyüktür!..” diyerek ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa gibi leş kargalarına; “Avrupa Birliğine muhtaç değiliz.” diyerek ihtiyar akbabalara; “Terör devleti, katil sürüsü!..” diyerek İsrail denen işgalci haydut devletine meydan okudu!..

Katar, Somali, Sudan gibi dünyanın farklı coğrafyalarında üsler açarak coğrafyamızın 783.562 km²lik alanla sınırlı olmadığını, gönül coğrafyamızın genişliği kadar alana hükmedebileceğimizi tüm dünyaya gösterdik.

Savunma sanayisinde yerlilik, millîlik oranını %70’lere çıkardık. İHA, SİHA üretmekle kalmadık, dünyanın en iyileri hâline getirip ihraç eder olduk. MİLGEM ile milli gemimizi yapar olduk.

Prangalarımızı tek tek kırıp üzerine oyunlar oynanan ülke olmaktan çıkıp oyun kurucu durumuna yükseldik.

Ancak bir prangadan kurtulamadık: İstemezükçü muhalefet!..

Ülke, millet lehine, millî, yerli ve özgün olan hangi proje varsa muhalefet tam karşısında yer alıyor. Mevcut olanı eleştirip daha iyisinin ortaya konulmasına katkı sunmaya çalışmaktansa yapılanı yıkmak derdinde!..

Düşmanlarımız, rakiplerimiz neyi istemiyorsa başta CHP olmak üzere tüm muhalefet de aynı şeyleri istemiyor.

Marmaray yaparsın karşı çıkarlar, köprü yaparsın karşı çıkarlar, havaalanı yaparsın karşı çıkarlar, Kanal İstanbul yaparsın karşı çıkarlar!.. Millî ve yerli otomobil yaparsın küçümserler, karşı çıkarlar!..

Her şeyin yerli ve millîsini yapıyoruz, yapacağız ama muhalefetin millîsini maalesef ki yapamayacağız!..

Keşke muhalefetin de millîsini yapabilsek!..