“Ben kırık kalplerdeyim” buyurarak kullarını herkesten ve her şeyden çok seven, Yusuf’u kuyudan çıkarıp Mısır’a sultan eden, her şeyin sahibi Mâlik´ül-Mülk olan Rabbimiz, ısrarla bizlere “Lâ tahzen!” (Üzülme!) diye buyurduğu halde, neden hala dünyalık şeyler için üzülüyoruz ki? Dünyalık işlerimiz azıcık ters gitse, hemen boynumuzu karartıyoruz değil mi? Bilemeyiz ki belki de Rabbimiz üzerimizdeki tozu alıyor! Ne diyordu Hz. Mevlana ‘’Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır. Allah tozunu alıyor diye, niye kederlenirsin?’’

Evet, kıymetli dostlar Allah’a iman eden ve Allah’ın sonsuz kudretini bilen bir insan için şu yalan dünyada üzülecek zinhar bir şey yoktur. İyi de o zaman neden üzülüyoruz? Acaba iki dünya arasında sıkışıp kaldığımızdan gerçekleri mi göremiyoruz? Ne dersiniz? Deyin hele hakikatleri görmek için gözlerimizin karanlığa alışmasını daha ne kadar bekleyeceğiz? Olanda da olmayanda da mutlaka bir hikmet var iken, gerekli gereksiz birçok şeye üzülüyoruz.  Oysa imanımız gereği her ne yaşıyorsak kader dâhilinde yaşıyoruz. Samimi bir Müslüman, yaşadıklarının Cenab-ı Allah’ın bilgisi dâhilinde olduğunu ve O’nun takdiri ile gerçekleştiğini de çok iyi bilir.

O vakit bize düşen şey, ruhumuzun mahzenlerine inmek ve Cenab-ı Allah’a olan ahdimize sadık kalıp ayaklarımız üzerinde sabit durmaktır. Başımıza gelen musibetlerin Cenab-ı Allah’tan geldiğini bilerek ona samimi bir şekilde teslim olmaktır. Kalbi ile düşünüp kadere iman edenler için işte asıl olan konfor da budur. Dünyaya meyil edip maddi şeylere bağlanmak ve onları kaybetme korkusu yaşamak bizlerde manevi mağlubiyetlere, endişe ve üzüntülere yol açar. Gerçek saadet, erdemli bir hayatla mümkündür. Bizim sandığımız her ne varsa bilesiniz ki onun gerçek ve tek sahibi Cenab-ı Allah’tır. O dilediği zaman, dilediğini dilediğine verir, geri alabilir ya da hiç ummadığın bir başkasına verebilir. İşte bu yüzden bir şeyler olmuyor diye üzülmeye asla ama asla gerek yoktur. Hem ne diyordu yine Hz. Mevlana; Üzülme, istediğin bir şey olmuyorsa! Ya daha iyisi olacağı için ya da gerçekten olmaması gerektiği için olmuyordur…

Ezcümle demem o ki kıymetli dostlar; Hayat üzülmek için gerçekten ama gerçekten çok kısa. Ağacı kurt, insanı dert bitirirmiş. Gelin nezleye yakalanır gibi şu dünya hırslarına artık yakalanmayalım. Nefesinin sayılı olduğunu bilen akıllı ve inanmış bir insan, Cehennem üzerine kurulacak olan o kıldan ince kılıçtan keskin sırat köprüsünü düşünür ve bu dünya nimetleri için asla üzülmez. Üzüntülü insan yalnız ve mutsuz insandır. Mutsuzluk ise insanı hızla çürütür. Hem madden hem de manen yıkar. Yıpranan vücut her türlü hastalığa adres olur. İhtiyaç fazlası şeylerin elde edilmesi yorgunluğa, kaybedilmesi üzüntüye, ulaşılamaması da hırsa neden olur. Hırsın olduğu yerde de vicdan susar. Yazımızı A. J. Croninz’in güzel bir sözü ile bitirelim. “Üzülmek, yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez. Sadece, bugünün gücünü tüketir…”

Selametle…