Üzerinde yaşadığımız bu topraklar, kitapla inşa edilen medeniyetlerin merkeziydi bir zamanlar. Dünyanın ilk kütüphanesi, ABD askerlerinin yağmaladığı Irak‘ın Ninova şehrinde kurulmuştu, 2685 yıl önce. Musul, bu antik mirasın yanına inşa edilmişti. Bugünkü teknik usulde inşa edilmiş ilk kütüphane ise İbn Haldun ve İbn Rüşd gibi âlimleri yetiştiren Karaviyyun Medresesi‘nin bir parçası olarak 859 yılında zengin bir tüccar ailesinin kızı Fatıma el Fihriya Hanım tarafından Fas‘ta inşa ettirilmişti.

Kitap ve kütüphane bu toprakların, hususen de İslam Medeniyeti’nin şiarı idi bir zamanlar. Oysaki, üç kıtaya yayıldığımız toprakları yitirdiğimiz gibi, kitapla kurduğumuz güçlü bağı da yitirdik.

DARBECİLER VE MOĞOLLAR

Düşmanlarımız bu bağın “bizi ayakta tuttuğunu” bildikleri için daima, bu en kıymetli hazinemize saldırdılar. Moğol işgalcilerinin Bağdat’a girdiklerinde ilk yaptığı işin, kütüphaneleri yıkıp, kitapları Dicle’ye atmak olduğunu biliyoruz. Öyle ki, Dicle’nin günlerce mürekkep rengine büründüğü rivayet edilir.

Osmanlı’nın modern anlamdaki ilk kütüphanesi Beyazıt Külliyesi‘nin bir parçasının dönüştürülmesiyle oluşmuştu. Cumhuriyet sonrasında ise Yıldız Sarayı’ndaki koleksiyon İstanbul Üniversitesi‘ne taşınarak, 550 yıllık geçmişi olan bir eğitim kurumunun güçlenmesi istenmişti. Oysaki, 28 Şubat darbecilerinin gözünde bu hazinenin hiçbir kıymeti yoktu. Kemal Alemdaroğlu, fakültelerde alanında uzmanlaşmış tüm bölüm kütüphanelerini kapatıp, kitapları rutubetli bodrumlara yığmış, bu arada yüzlerce eser yok olup gitmişti.

KİTAP DÜŞMANLIĞINDAN “KİTAP MEDENİYETİ”NE

Şimdi bir yandan darbecilerin tehditleri, diğer yandan küresel düşmanların saldırılarıyla boğuşan Cumhurbaşkanımızın sayesinde Türkiye adeta bir “zafer anıtı” gibi yükselen kütüphaneye sahip. Darbe sevdalısı zevatın “kaçaksaray” diyerek küçümsediği Külliye’de 125 bin metrekarelik alana yayılmış, 4 milyon basılı eser, 120 milyon makale ve 550 bin e-kitabın bulunduğu Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi hizmete girdi.

Osmanlı Arşivlerinin Bulgaristan’a hurda kâğıt olarak satıldığı dönemlerden, yeniden kitapla yücelen bir medeniyete adım atıyoruz. 70 milyonu el yazması, 164 milyon esere ev sahipliği yapan ABD Kongre Kütüphanesi’nin yanında henüz mütevazı olsa da, Cumhuriyet tarihimizin en büyük projelerinden birisi olarak Millet Kütüphanesi “devrim niteliğinde” bir başlangıç.

Bir yandan milli savunma sanayiinde muhteşem hamleler yapılırken, ilim ve kültür hayatımızın da, en az savunma kadar stratejik bir unsur olduğunu bilmek ve bu alana yatırım yapmak ancak “büyük ufuk sahibi” olmayı gerektiriyor çünkü…