Aile; insan olmayı ve insanca yaşamanın gerekliliklerini öğrendiğimiz kurumdur. Erkek ve kadın olarak, aile olma hukukunun gerekliliklerini, anne baba dediğimiz öğretmenlerimizin yaşadıklarından öğreniriz. Önce görerek sonra deneyerek yapmaya başladığımız hayatın gerektirdiği pratikler, önce eş sonra anne baba olduğumuzda, yeri geldikçe kullandığımız alet çantamızdaki malzememiz gibi olurlar.

Zaman geçtikçe bilgiler ve algılar değişiyor

Seksenli yıllarda bize, bir genç kızın asıl çeyizinin kitaplar olduğu, el işi yapmanın gereksiz hatta zaman kaybı olduğu öğretildi. Dantel yatak ve masa örtüsü yapanlar eleştirildi. Zaruri ev işlerini yapıp kalan vakitlerimizi okuyarak geçirmemiz tavsiye edildi. Zaman ilerledikçe gördük ki, ev ve el işleri küçümsendi, okuma, tahsil görüp diploma almak yüceltildi, hatta başka meziyetleri olsa bile diploması olmayanlar dışlandı. Bu tutum bizi yıllardır esir aldı ve halâ bu tutumun etkisi ile bilhassa anneler tahsil gören kızlarına, “Ev işi yapma otur dersine çalış” diyerek, ilerideki hayatı için pratik yapma imkânını engelliyor.

Her tutumun öngörülebilen ve öngörülemeyen sonuçları vardır

Şimdilerde ise, çalışan kadınlar el üstünde tutulurken, ev hanımlığı halâ küçümseniyor. Çocuk sebebiyle işten ayrılan kimi hanımefendiler, “Ben boşuna mı okudum, eve hapsoldum, hiçbir işe yaramıyorum” diye depresyona giriyor. Hatta kimi babalar, “Ben sana o kadar masraf yaptım, bu seviyeye gelebilmen için çok emek verdim, eğer işten ayrılırsan sana hakkımı helâl etmem” diyebiliyor. Bu iş kadını olma ve para kazanma tutkusunu, takıntısını kim yerleştirdi içimize? Nasıl yerleşmiş ki, bir türlü onun etkisinden kurtulup ta normal bir bakış açısına sahip olamıyoruz.

Ev işlerini yardımcı hanımlar, çocuk bakmayı büyük anneler üstlendi

Peki bu arada kadınlar ne yapıyor? Çalışıyor ve para kazanıyorlar. Kazanılan bu para ailenin ortak havuzuna mı akıyor? Çoğunlukla hayır. Kadın, “Bu benim kazancım, evi geçindirmekten sen sorumlusun” diyerek, keyfine göre tasarruf ediyor. Bu arada, gerçekten evin geçimi için çalışanlar ve kuruşuna kadar evin bütçesine katanlar kadınlar da var ve ev işlerini de bu arada yapmaya çalışıyor, yapamadıkları için de azar işitiyorlar. Bu arada çocuklar da mecburen yine büyüklerin ellerinde büyüyor.

Şimdi ne oldu?

Okuduk, diploma aldık. “Çok şükür, Rabbim (c.c) hayırda kullanmayı nasip etsin” diye dua ederiz. Çalışmak nasip olmuşsa çalışır kazanırız. Buraya kadar her şey normal ve çok iyi. Sadece sıkıntı, diplomaya sahip oluşumuzun bize yüklediği kibir ve değişen bakış açımız. Ev işlerini küçümseyen, el işi yapmak bir yana, neredeyse eline iğne-iplik ve tığ almayan bir gençlik yetiştirdik ve bu devam ediyor. Oysa ev işi yapmak sevap, el işi yapmak ise, sabır, zevk ve estetik aşısıdır ve bir şeyler üretebilme, emek vermeyi öğrenme gibi sonuçları getirir. Emek vermeyi bilmeyen kıymet bilmez, ince işlere kafa yormayan, sabırdan nasibini alamaz. Sonuç olarak, ev işleri ve el işleri insan hayatı için çok önemli ve kızlarımızı buna göre eğitmeliyiz.