Bugünkü Libya, Trablusgarp adı ile 1551 yılından itibaren Osmanlı yönetimine girdi. Trablus, Bingazi ve Fizan bölgeleri birleştirilerek Trablusgarp Beylerbeyliği oluşturuldu.

Uzun yıllar Osmanlı yönetiminde kaldı.

Osmanlı devleti gücünü kaybedince, 19. asırda toprakları da sömürgeciler tarafından gasp edilmeye başlandı. Milyonlarca Müslümanı katleden Fransa, Tunus ve Cezayir’i; İspanya Fas’ı ve İngiltere Mısır’ı işgal ederken, İtalya da Trablusgarp’ı işgal hazırlıklarına başladı.

Meşrutiyet’ten sonra oluşan sancılı süreçte peş peşe Avusturya’nın Bosna-Hersek’i işgali, Bulgaristan’ın Bağımsızlığı ve Girit’teki olaylara yeterli tepki verilememesini fırsat bilen İtalya da, 29 Eylül 1911’de Trablus ve Bingazi’yi ele geçirmek için Osmanlı devletine savaş ilan etti.

Trablus ve Bingazi’de kısmen de olsa Osmanlı askerleri vardı. Sünusi tarikatı çevresinde yerel halkın da iştiraki ile İtalya, şiddetli bir direnç ile karşılaştı.

Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa, Nuri Conker ve Fuat Okyar gibi çok sayıda Osmanlı subayı Trablusgarp’a giderek halkın bu direncini örgütlediler ve kuvve-i maneviyelerini takviye ettiler.

Netice olarak İtalyanlar bugünkü Libya’nın sahil bölgelerinden içeri giremediler fakat Balkan savaşlarının patlak vermesi her şeyi tersine çevirdi. 18 Ekim 1912’de imzalanan Uşi Antlaşması ile Osmanlı devleti Libya’dan çekildi ve bu ülke İtalya’ya kaldı.

Libya, 1912 yılından itibaren çok badireler geçirdi. Renkli kişiliğe sahip Muammer Kaddafi ülkeyi baskı ile fakat belli bir refah düzeyine de ulaştırarak yönetirken, Arap Baharı ile 2011 yılında feci şekilde linç edilerek öldürüldü.

Onun öldürülmesi, Libya’da kaosun ve iç savaşın başlamasına yetti.

Muammer Kaddafi’nin öldürülmesinden sonra ülkede farklı gruplar birbirleriyle savaşmaya başladı.

Suriye’de olduğu gibi Amerika ve batılı silah tüccarları silahlarını satmak için yeni bir pazar daha bulmuşlardı. Libya bu şekilde kaosun içine yuvarlandı.

Libya’da Amerika, Rusya, Fransa ve bazı Arap ülkeleri Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’ni desteklerken, Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümetini de BM, Türkiye ve AB desteklemektedir.

Libya petrol üreten bir ülkedir. Stratejik bir konuma sahiptir. Hele son dönemlerde, Doğu Akdeniz’in önemli bir enerji havzası olduğu anlaşılınca önemi çok daha artmış durumdadır.

Türkiye, aradan geçen 108 yıl sonra Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin daveti ile tekrar Libya topraklarında olacaktır.

Libyalıların ataları, o dönemde ülkelerini işgale gelen İtalya’ya karşı kahramanca mücadele etmişler ve Osmanlı subayları Trablus’a geldiğinde sevinç gözyaşları dökmüşlerdi.

Tarih bazen tekerrür ediyor. Önümüzdeki günlerde TBMM’den onay alındıktan sonra Türk askerleri tekrar Trablus’a ayak bastığında Libyalıların aynı sevinci yaşayacaklarına ve gözyaşı dökeceklerine eminim.

ABD, Rusya, Fransa, İngiltere, Fransa ve diğer sömürgeci ülkeler Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da cirit atarken, planlar ve projeler yaparken Türkiye’nin kabuğuna çekilmesi beklenemez.

Türkiye’nin Libya’da ne iş var diyenler, Amerika, Rusya ve diğer ülkelerin orada neden bulduklarına bakarlarsa ve tarihi okurlarsa bunun cevabını bulabilirler.

Trablus’ta önlenemeyen tehlikenin, nihai durağı Anadolu olur.