Toplumun ahlakını bozmayacak, ama ille de bir mesaj verme gayreti içerisinde olmayacak aklı başında bir dizi yapalım desek, malayani olarak mı göreceğiz bunu?

Yaz mevsiminin rehaveti her birimizi sarmışken, bütün hassas olduğumuz konuları bir kenara bıraktık. Çocukların ellerinde bilgisayar, iPad, telefon ve her türlü teknolojik alet cirit atıyor. Sınırsız televizyon seyretmenin “keyfine” de diyecek yok. Bütün bir sene boyunca vermeye çalıştığımız dini, ahlaki değerlerimizin yerle bir olduğunu görebiliriz.

Elbette sınır konusunda bu kadar cömert olmayan, yaz okulları vesilesiyle çocuklarının eğitimine devam eden aileler de var. Sayılarının çok yüksek olduğunu söyleyemeyeceğim. Üstelik yaz okulları bittikten sonra onlar da aynı şekilde kendilerini televizyonun ve bilgisayarın kucağına bırakabiliyorlar.

Yaz mevsimi dolayısıyla, malum, televizyon kanallarımızda da bir gevşeme, bir vurdumduymazlık meydana geliyor. “Kaliteli” programları Eylül sonrasına bırakırken, eften püften programlarla en çok çocuklarımızın beynini yıkıyorlar. Yaz mevsiminin düzenli ve en çok televizyon izleyen kesimi çocuklar çünkü.

Ertesi günü okul olmadığı için ve yaz günleri geç karardığından, çocuklarımız da geç yatıyor. Yani onların ayakta olduğu saatler, tam da üç kuruşluk, basit ve yıkıcı dizilerin olduğu saatler. Üstelik bu dizileri kaçırma dertleri de yok. Çünkü günün her saatinde tekrarları defalarca veriliyor. “Çocuklar dizi mi izlermiş?” demeyin. Genç kızlara baktığınızda, en çok sevdikleri televizyon programının, içinde “cıvıl cıvıl” gençlerin oynadığı diziler olduğunu görürsünüz.

İçerik olarak beğensek de, beğenmesek de, çocuk kanalları yaklaşık 9-10 yaşlarına kadar çocuklarımızın televizyon seyretme “ihtiyacını” gideriyor. Televizyon seyretmek, ihtiyaçtır-değildir tartışmasını usulca bir kenara bırakalım. Çünkü konumuz bu değil.

10 yaşına gelen çocuğumuz yavaş yavaş çizgi filmlerden zevk almamaya başlıyor. Bu da onu bir arayışa itiyor. Kimisi anne-babasının izlediği her diziyi izleyerek bu “boşluğu” giderse de, kimisi ailelerinin kısıtlamasıyla bunu da yapamıyor. Ama o boşluk ve arayış orada duruyor.

Yaz aylarının “sınırsız” özgürlüğü ile TV kanallarının yaz mod’u bir araya gelince, ergen yaşlardaki çocuklarımız için bulunmaz bir “nimet” oluyor. En çok da kız çocuklarımız için. Erkekler bilgisayarda oyun oynamaya daha meyilli. Diziler onları çok fazla tatmin etmiyor. Bunu bilen yapımcılar da, genç kızları baştan çıkartacak basitlikleriyle reyting telaşına düşüyor.

Belki başka sebepleri de vardır. Mesela Doğan Grubu’nun dizi karnesinde, ahlaki bozulmayı hedef almanın yanında, reyting telaşı çok masum kalır. Yaz dizilerinde; ille her genç kız şort giyecek, ille her erkek havalı ve paralı olacak, aldatmalar olmazsa olmaz, heyecan için her türlü entrika mubah sayılacak, akla hayale gelmeyen ahlaksızlık evlerimizin oturma odalarına sere serpe yerleşecek. Kızlarınız bunları televizyonda izlemiyorlar diye rahat bir nefes almayın boşuna, internet sayesinde hiçbir bölümünü kaçırmadan izleyebiliyorlar. Dedim ya, istisnalar her daim olacaktır zaten.

Bizim mutedil kesimin kanallarına bakınca, henüz böyle diziler yayınlayacak kadar bozulmadılar. TRT birkaç ağır abi dizisiyle itidal görevini bir ölçüde yerine getiriyor; ama kafi değil. Hep kendimize hitap edip, çocuklarımızın durumlarını görmezden geliyoruz. Onlar ne yapsın peki? Makul ve mutedil diziler onlar için niye yapılmaz?

Farkındayım, televizyon yapımcılığı adına henüz o kadar gelişemedik. Oturduğumuz yerden sohbet ettiğimiz birkaç şiir programı, kitap tanıtma programlarıyla “geyik” yapabiliyoruz. Tartışma programları zaten çok kolay. Belli kişiler, kanal kanal gezerek bu “açığı” da gideriyor. Fakat toplumun ahlakını bozmayacak, ama ille de bir mesaj verme gayreti içerisinde olmayacak aklı başında bir dizi yapalım desek, malayani işler olarak mı göreceğiz bunu?

Hayatın dinamikleri çok değişti artık. 24 saat ahlaksızlık pompalayan ve bunu meşru göstermeye çalışan televizyon kanalları yüzünden ahlak mefhumu da değişime uğruyor. Yasaklamak, engellemek, önüne farklı bir alternatif koymadıkça, bu şartlarda çözüm olmuyor. Büyük yaşlardan söz etmiyorum, 10 yaş üstü çok kritik. Sizin onu çocuk sandığınız, fakat o çizgi film izlemekten zevk almadığı bir döneme giriyor. Ergenliğe adım atmamış çocuklarımızı, yetişkin programlarına mahkum edersek, erken ergenlikten tutun da, önünü alamayacağımız, bizim kültürümüzden uzak yaşam tarzlarını evlerimizde görmeye engel olamayız.

Yapımcılara buradan sesleniyorum, gençlere yönelik, makul-mutedil dizilere ihtiyaç var. Aksi halde yapımcıyım diye ortada dolaşmayın. Her şeyi herkes yaparken, birilerinin farklı olması gerekir. Hodri meydan.