Toprak emek demektir. Bir ülkenin gücü toprağa yaptığı hizmet ile belli olur.

“Hiçbir şey kendi alınteri kadar bir insanı tatmin etmez. Çalışan insan kendi varlığında hüküm süren bir ahengi bütün kâinata nakleder. Hayatın biricik nizamı bu ahengin kendisi olmalıdır.” diyen Tanpınar emeğe vurgu yapmıştır.

Tarımsal sorunları aza indirgemek istiyorsak ciddi bir toprak eğitimi şart. Düşünen, bilinçli, şuurlu nesil olmanın yolu “toprak, emek, güç “üçgeninin oluşmasından geçer. Ciddi bir toprak eğitimi demek tarımın gücünü yükselmesi yani maddi ve manevi huzura erişim demektir. Tarım ülke güvenliği demektir. Bu güveni sağlamlaştırmanın yolu da toprak ile iyi anlaşmaktan geçer. Toprak terbiyesi hakkaniyetli olmayı, sabrı ve adaleti teneffüs ettirir. Güç ve imkâna sahip olabilirsiniz, refah seviyeniz çok yüksek de olabilir ama toprak ile alakanız yoksa mutsuzsunuz demektir. “Toprağa kötü şeyler de atılır. Fakat toprak, hep iyi şeylerle (çiçek, ağaç vs.) karşılık verir.” demiştir Cüneyd-i Bağdadi. İnsanca yaşamı, iyiliği fısıldayan toprağa emek vermek asalettendir.

Türkiye’nin toprakları çok verimli ama yeteri kadar işlenmiyor. Verimi artırmak için projeler de üretilmiyor. Tarımsal sahadaki problemlerimiz rafa kaldırılıyoruz. Hızlı kentleşme, toprak gücünün zayıflaması bizi ülke olarak dışa bağımlı kılıyor. Dolayısı ile hazırcı ve tüketim toplumu oluşuyor kendiliğinden. Yani arızalı bir yapı… Toprağımızın gözümüzün içine bakarken, ithal ürünlere başvurmak zorunda kalıyoruz. *Bunun birinci nedeni, halkın şehre göç edişi ile üretim odaklı değil, konfora dayalı bir yaşam tarzının seçilmesi. *İkinci nedeni ise sağlıklı tarım anlayışının yerleşmemiş olması. *Üçüncüsü de destek fonlarının yerini bulmaması, Kooperatiflerin pasifleşmesi ve pazarlamadaki aksaklıklar…

Üretim durunca boşlukta kalıyor insan. Umudu, heyecanı, uğraşı olmayınca kendine dahi yük omaya başlıyor. Tabiatın ışığından uzaklaştıkça soğukkanlı, sinirli, idealsiz anlayışsız insan türü oluşuyor. İyiliğe duyarsızlığı başlatıyor toprağa uzaklık. Tarımın önünün açılması için, toprak türü incelenip elli hatta yüzyıl sonrası hesap edilerek üretim çeşitlendirmeli. Tarım ürünlerinde olası bir tıkanmaya karşı Pratik alternatifler hazır olmalı. Bu girişim iklim, tohum, bitki, ilaçlama, hasılat ve pazarlamada uzman ekipler oluşturularak, kurumlar arası dayanışma ile mümkün olur.

Toprak sağlıklı işlenirse dönüşümlü olarak birbirini besleyen bir tarım zinciri oluşur. Tarım için önce bilgiye, deneyime bilinçlendirmeye ihtiyaç var. Konvansiyonel yapıya ilaveten yeni bir toprak dili oluşturulmalı. Tarım kredi kooperatifi yetişmiş, kendi bölgesinin konumunu çok iyi bilen, bir zamanlar bu işin mutfağında isimlerle (yani halkın içinden gelen) temasa geçilirse çiftçilik yeniden canlandırılmalı. Tarım için teşvik sadece maddi değil, manevi de olmalı. Çiftçiye moral olarak tarım fuarları köylere taşınmalı. Hasat sonu aktiviteler düzenlenerek mahsulün serüveni ve ekonomiye katkısı anlatılmalı. Bilinçli, disiplinli ve zevk veren herkesin memnun olduğu bir sahaya dönüşmeli tarım… Medya çiftlik hayatını destekleyen reklamlara yönlenmeli.

Bugünün penceresinde Namık Kemal, “Bize gayret yaraşır, merhamet Allah’tandır.”