İstemek, arzu etmek, arzu edilene yönelmek olarak okuyabileceğimiz dua kalbin eylemidir.

Dua ile isteriz.

İsteğimizin bizim için hayırlı olup olmadığını bilmeyiz. O yüzden isteriz ama isteğimizin gerçekleşmesi için ısrar etmeyiz.

Dua eyleme geçirir; eyleme geçirmeyen dua eksiktir.

Dua kulluğun gereğidir.

Kulluk eylemsiz olmaz.

Kul elinden geleni yapar ve eyleminin sonucunu Allah’a havale eder.

Kuluna şah damarından daha yakın olan Allah, kulun duasını, yakarışını, yalvarışını ve yönelişini elbette görür.

Rabbimiz Bakara Suresi’nin 186cı ayetinde “Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.” buyurmaktadır.

Dua etmek, değer(ini) bulmaktır.

Furkan Suresi’nde ‘Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?’ diye soruluyor.

Duaya durmak başlı başına müthiş bir hadisedir.

Allah karşısında, acziyetin, küçüklüğün, haddini bilmenin ifadesidir.

Zira biz Allah karşısında küçüklüğümüzü hissettikçe ‘büyürüz’.

Dua yöneliştir.

Bazen göz yaşlarından kanatlar yaparak uçururuz onu.

Umudu tükenen dua edemez, dua edenin umudu tükenmez.

Dua sadece başımız sıkıntıya girdiğinde başvurulacak, sonrasında ise hatırlanmayacak bir eylem değildir.

Aksini yapanların durumu ayette şu şekilde tasvir ediliyor:

“İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.”

Dua istemektir; ne istediğini bilmektir.

Hem de verilip verilmeyeceğine bakmadan istemektir.

Dua eden için dua edebiliyor olmak başlı başına nimettir.

Dua sesleniştir.

Duanın illaki harflere, kelimelere, sözcüklere bürünmesi gerekmez.

Kalpten geçen, kast edilen şeydir dua.

İçinde hissettiğin, Rabbine açtığın ve O’na yöneldiğin gerekçedir.

Duamız ne ise oyuz.

Duamız yoksa yokuz.

Dualarımızla varız, dualarımızla var oluruz.

Yaşantımız duamızı, dualarımız hayatımızı belirler ve yönlendirir.

Elimizden geleni ortaya koyduktan sonra duaya açarız emeği sembolüze eden ellerimizi.

Şayet bir emek ortaya koymadan açıyorsak ellerimizi, ellerimizle kapatmalıyız yüzlerimizi.

Dua yakınlaşmaktır.

Sana senden yakın olana ulaşmaktır.

Dua, ibadetin aslı ve özüdür.

Dua bağdır, bağ kurar.

Dua eden ile dua edilen arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirir.

Dua kimi zaman dile dudağa ihtiyaç duymadan konuşmadır.

Harfleri ve kelimeleri kullanmadan anlatmadır.

Duanın dili, yüreğin dilidir.

Yürekten çıkanın yüce olana ulaşmasıdır.

Dualarımızı tekrar gözden geçirmeliyiz. Dualarımızın bizi diri ve dik tutup tutmadığına bakmalıyız.

Her daim dualarımıza karşılık verecek bir Rabbimiz var.

Rabbimiz, Mümin Suresi’nin 60cı ayetinde “Rabbiniz şöyle dedi: Bana dua edin, size cevap/karşılık vereyim… ” buyuruyor.

Duada cimrilik yapan nankörlük eder.

Nankörlerden olmamak, duayı kuşanmakan geçiyor.

Dua eden, şükreden kimselerden olma duası ile…