En başından bu yana içinde yer aldığım AK Parti hareketinde yöneticilik yapmanın ne anlama geldiğini çok iyi bilenlerdenim. Yıllar içerisinde ülkemizin her yanından yüzlerce yerel parti yöneticisi ve başkanıyla tanışma fırsatım oldu ve her biri kendi yöresinin özgün renk ve kokusunu taşıyan bu insanları her yönüyle çok sevdim. Özellikle doğu ve güneydoğu il ve ilçelerinde sorumluluk üstelenmiş kardeşlerimizin gönlümdeki yeri hep bir başka oldu. Samimiyetleri, mertlik ve durulukları, yaşadıkları onlarca travmaya rağmen bu vatana ve ortak medeniyetimize bağlılıkları, yapmacıksızmütedeyyinlikleri ben de hep hoş izler bıraktı.

Savrulmaya terk edilip, huzurlu bir yaşam hakkından mahrum bırakılmış bir coğrafyanın evlatları olarak onların dünyasında AK Parti’nin ifade ettiği anlam, belki de AK Parti’nin kendisine yükleyebildiğinin çok daha ötesindeydi. Tarihsel kardeşliğimizin gönüllü devamına ilişkin bir son çıkış, geleceğimizin birlikte tayinine dair bir umut, ortak medeniyetimizin ve kültürel kodlarımızın yeni nesillere tevarüsünü sağlayabilecek bir proje,bu topraklarda İslamlıkla yaşayabilmemizin bir güvencesi, şiddet ve barbarlıkla kendilerini sindirip,iradelerini felce uğratmaya çalışan ”zındık” bir akımın karşısında güvenli bir limandı AK Parti onların dünyasında.

Oralarda AK Parti kimliği taşıyıp, rozetini takmak, bizlerin Reis’in giydiği model ve marka takım elbiselerle sarmalanıp, üst ceplerimize iliştirdiğimiz mendiller ve siyah arabalarımızla protokollerde boy gösterme yarışından çok daha başka bir şeydi. Bir yandan yıllar boyu birikmiş çileli sorunlarla başa edebilmeyi ve gençlerinin akıllarını dumura uğratan vahşet dolu bir akımla çatışmaya göze alabilmekti doğuda AK Partili olmak…  Diyarbakır’da yada Şemdinli’de AK Partili olmak tamamen riskli bir ideolojik tercihti ve yüksek cesaret isterdi.

Özellikle bölge coğrafyasında meydana gelen yeni değişikliklerin ABD desteğiyle PKK’yı alabildiğine azgınlaştırdığı ve bu barbarları ”Bizden olmayan en iyi Kürt, ölü Kürt’tür” noktasına getirdiği bir dönemde bazı Doğu illerinde AK Partili bir kimlik taşımak, teröre karşı yürütülen mücadelede ”Ben açıkça devlet ve milletten yanayım, alçak teröristlere ve arkasındaki emperyal güçlere bu toprakları yedirmem” anlamına gelen net, yalın ve hedef olmayı göze almış milli bir duruştur ve her türlü saygıyı en üst seviyeden hak etmektedir.

Ağababaları ABD ve şürekâsının kışkırtıp desteklediği bu küçük ancak bir o denli de azgın güruh, canavarca hislerle ve tüm insanlık değerleriyle alay edercesine her gün vahşice cinayetlerle yüreğimizi dağlamaya devam ediyor. Son günlerde bir acziyet göstergesi olarak bombalı araçlarla evlatlarımıza, askerlerimize saldırıp şehit ederlerken, diğer yandan yukarıda sözünü ettiğim bazı AK Partili yönetici kardeşlerimizi şerefsizce, haysiyetsizce katletmenin güya bölge halkını korkutup davalarından vazgeçirebilecek bir enstrüman olduğunu sanıyorlar.

Alçak katillerin bilemediği şu; bu ülke ve bölge halkı çok uzun zamandır onların terör ve dehşetiyle yüz yüze olduğu halde hiç geri adım atmış mı? Sinip pusmuş mu?

Sizler ve şeytanlarınız zavallı hiçler olarak tarih kuburunda yok olup gidecek, hesap günü zerre tahayyül edemeyeceğiniz şekilde ve sonsuza değin yanmak üzere Cehennem çukurlarına sürüleceksiniz. Sanmayın ki bölge halkı yalnız ve savunmasızdır. Sabrı taşmaya başlayan milletin saklandığınız inlerde sizleri hak ettiğiniz yere göndermek üzere her geçen gün bilendiğini sakın göz ardı etmeyin. Bizim çok canımız yandı, biraz daha yanar ama sizler ebediyen kaybeder ve affı mümkün olmayan günahlarınızla birlikte derdinizi artık zebanilere anlatırsınız… 15 Temmuz ruhun bir kıvılcım bekliyor, korkmalısınız!

Şehitlerimizi (asker-sivil) rahmetle anarken, sizlere ve bölgede ”Ben de varım” diyen sizin gibi koca yürekli tüm yerel parti yöneticisi dostlarımıza selam olsun diyorum  kardeşim Dicle AK Parti İlçe Başkanı Deryan Aktert!.. Şehadetin kutlu ve kabul olsun… Yolun yolumuzdur…

Esenlikler…