Amerika’nın, “kimyasal silah üretiyor” iddiası ile 2003’te başlattığı Irak’ı işgalinin üzerinden 16 yıl geçti.

Amerika’nın, dünya kamuoyunu da yanına alarak İngiltere ile beraber seslendirdikleri argüman, “Irak’ta halka kan kusturan diktatör”ün devrilerek “Iraklıların bu zaman kadar görmedikleri huzur ve medeniyeti” bu ülkeye getirmekti.

Bir nevi “cehennemî” bir dünyayı yaşayan Irak’a, “ güya “altından ırmaklar akan cennet” vadediliyordu.

Neticede dünya, televizyonlardan Amerikan işgalini canlı olarak izledi. Saddam Hüseyin’in heykellerinin yıkılışı, Amerikan askerlerinin Başkanlık sarayına girişi, Saddam Hüseyin’in pespaye kılıkla yakalanışı hala hafızalarda canlılığını korumaktadır.

Tabi bu işgal hengamesinde her tarafın yağma edilmesi, hatta yağmanın teşvik edilmesi, Amerikan askerlerinin ise petrol kuyuları ve Petrol Bakanlığı gibi “özel” yerleri “ivedilikle” kontrol altına almaları da hafızalarda hala canlılığını korumaktadır.

Amerikan işgalinden bu yana 16 yıl geçti. 16 yıllık süreçte Irak’ın mevcut durumuna bakıldığında, Saddam dönemini dahi aratan bir durumun oluştuğu görülmektedir.

Ülke resmen olmasa bile fiilen üç parçaya bölünmüş durumdadır.

Siyasi, sosyal ve iktisadi birlik tamamen kaybedilmiştir.

İşgalden bu yana bir milyondan fazla insan öldürülmüştür.

Neredeyse her gün ülkenin bir tarafında bombalar patlamaktadır.

Halk çok fakirleşmiştir.

Gelişme tamamen durmuştur.

Devlet otoritesi ortadan kalkmış, güç merkezi olarak farklı yapılanmalar türemiştir.

Ülke İran ve Amerika gibi farkı ülkelerin baskısı ve zorlaması altına girmiştir.

DAEŞ gibi kanlı terör örgütleri bu coğrafyadan çıkmıştır.

Velhasıl Amerika’nın “huzur ve medeniyet” vadederek işgal ettiği Irak, eski dönemini arar hale gelmiş; huzursuzluğun ve kaosun içine yuvarlanmıştır.

Sömürgeci ülkelerin tarihin çeşitli evrelerinde huzur ve medeniyet getirme vaatleri ile işgal ettiği ve sadece kaos, kan ve gözyaşı getirdiği ülkeler kervanına Irak’ta katılmış oldu.

Moğollar’ın Basra’yı harabı ile milad haline gelen “ba’de harabül Basra” terimi gibi Amerikan işgali ile tüm Irak için geçerli olmak üzere gelecek nesillere “bade harabül Irak” terimi miras olarak kalmıştır.

Irak’ta sular hiç durulmamış; ülke huzurlu günlerine hala dönememiştir.

Son dönemde Irak yine karışmaya başlamıştır.

Son bir ayda 300’e yakın insan hayatını kaybetmiştir.

Olaylar görünürde hayat pahalılığı, işsizlik ve açlık sınırının altında olan gelir düzeyine tepkilerden çıksa da, tüm Ortadoğu’da cereyan eden kaosun ve kargaşanın bir parçası olduğu çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Amerika’nın hemen Irak’ın yanı başında olan Suriye’deki silah yığınağı ve askeri birliklerinin önemli kısmını Irak’a kaydırdığı bilinmektedir.

DAEŞ’in ortaya çıktığı yer de Irak’tır. Bu kanlı örgütün liderinin ortadan kaldırılması ve yeni yapılanma içine girmesi önem arz etmektedir.

Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya, İran, Mısır, Suudi Arabistan ve daha değişik devletlerin, bu ülke üzerindeki faaliyetleri ve çalışmaları dikkate alındığında Irak’ın da Suriye gibi bir kaderi paylaşmasından korkulmaktadır.

Suriye’den sonra Türkiye’nin hemen yanı başında olan Irak’ın bir iç çatışma içine girmesi Ortadoğu’yu tam anlamıyla felç eder.

Temennimiz Irak’ın huzurlu günlerine artık kavuşmasıdır.