Erkek ve kadın; birbirlerini tamamlayacak, destekleyecek, ihtiyaçlarını gidererek geliştirecek bir işbirliği içinde bulunarak aile olurlar. Her bireye düşen iş ve sorumluluklar, sınırları kesinleşmemiş olmakla birlikte, ihtiyaca, bölgeye, örf ve adetlere göre değişen bir özellik gösterir. Herkes kendine düşeni yaparsa, hatta gerektiğinde eşinin üzerinden bazı yükleri alırsa, ömür yolculuğu daha kolay ve daha taşınabilir bir hale gelir.

Şimdiye kadarki zihinsel kayıtlarımız ne diyor?

İlk kayıtlarımız daha doğmadan önce oluşmaya başlar. Daha sonra gördüklerimiz ve yaşayarak öğrendiklerimiz; bizim nasıl bir anlayış ve yaklaşım biçimi içinde olacağını gösteren yol haritalarımızdır. Biliyoruz ki öğrenmeler ömür boyu sürer. İster doğru ister yanlış, zihin açık kapıdan giren her malzemeyi kullanır. İlk kayıtlar her zaman en derinde olup bizi en çok etkileyen bilgileri oluşturur. Sonradan ilâve edilenler ilk kayıtlarla ne kadar uyumlu olursa o kadar hızlı ve kalıcı bir öğrenme olur.

Anneler bütün zamanların en güçlü ilk öğretmenleridir

Evlendikten sonra bile etkisi devam eden anne telkinleri, doğru ise, insan hayatını abad eder, yanlış ise kelimenin tam anlamıyla berbat eder. Evlâtlar, “Rabbin, O’ndan başkasına kulluk yapmamanızı ve anne-babaya ihsan ve iyilikle davranmanızı emretmektedir. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: “Öf” bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle” İsra 23 ayetini, “Her dediğini yap” olarak algılayıp, ne dine ne de insanlığa uygun olmayan anne telkinlerini hayata geçirirlerse, boylarını fazlasıyla aşacak bir bataklığın içine düşmüş gibi olurlar. Bu telkinlerden bir kaçına örnek verelim:

Kadınlara yüz vermeye gelmez, fazla güler yüz göstererek şımartma.Erkek adam akşam eve erken gelmezAnne babasını memnun etmeyenin beli doğrulmazKarının sözünü benim sözümün üstünde tutarsan bu dünyada da ahirette de iki elim iki yakandadırErkektir, aldatmışsa ne olmuş, eve geliyorsa sen ona bak, aç mısın açık mısın? Beğenmiyorsan babanın evi orada, gidebilirsin.Çocuklar benim oğlumun, babanın evinden mi getirdin, onlara ben bakacağım, sen karışamazsın.

Sayılarını artırabileceğimiz bu telkinler, erklerin dengesini bozar.

Sorumluluktan kaçmak ne anlama gelir?

Evin erkeği kimseye söylemeden çekip gidiyor, nereye gitti belli değil. Eşi “Neredesin?” deyince, “Sana hesap mı vereceğim, sana ne? Diyor. Ne kadar maaş alıyor eşi bilmez, onlarca borç yapılır, kadının bütün takıları borca yatırılır, yine de borçlar sürekli artar, hiç eksilmez ve kadın bunun ne borcu olduğunu bilmez. Sorduğunda ya azarlanır, ya geçiştirilir. Eve geç gelir, hanımına üç beş kuruşun hesabını sorarken, kendisi sınırsız harcar ve kimseye hesap vermez. Ayrı yatar, kendisinde iktidarsızlık sorunu vardır, “Suç sende” diye eşine eziyetler eder.

Burada kendi sorumluluklarını öğrenememiş ergen bir çocuk görüntüsü vardır. Kadın, kendisine eşlik edecek ve hayatı paylaşabileceği bir eşe ihtiyaç duyar, sorumluluklarını bilmeyen ve çocuk aklıyla hareket eden birisine değil.