Pandemi biter mi; kurban kesilecek mi, camiler açılacak mı derken bir Kurban Bayramı’nı daha geride bıraktık çok şükür. Tabi eski tat olmasa da Ramazan Bayramı’nı göz önüne alırsak; daha neşeli bir bayram geçirdik. Büyüklerimizin ellerinden küçüklerimizin gözlerinden öpüp doyasıya sarılamasak da en azından ziyaretlerde bulunabildik ve üç beş kelam özlenmiş muhabbetle ufaktan hasret giderdik. Tabi uzun zamandır tatile ve memleketlerine gidemeyenlerin işi abartıp; sahillerde, kurban kesim alanlarında, parklarda verdikleri sosyal mesafeden uzak maskesiz görüntüler önümüzdeki iki hafta içinde ağır sonuçlara neden olabilir. Uzmanların da görüşleri zaten bu yönde; umarım koronavirüs ihmalkârlık yapanları “teğet” geçmiştir.

*****

Mesleğimiz icabı dünya yansa bile ‘şok şok şok dünya yanıyor’ diye haber yapmamız gerektiği için biz basın mensupları olarak bu bayramda da kısıtlı bir tatil geçirdik. Ne diyelim işimizin gereği böyle; 7/24 teyakkuzda olmamız gerekiyor. Şahsım adına çok fazla dövünmeden elde olan imkânlarla bayramı en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştım. Aslında önceki bayramı düşününce çok da güzel bir bayram geçirdim. En azından bayram namazını eda edebilmek bile harika bir duyguydu. Büyüklerimizi arayıp bayramlamanın yanı sıra fırsat çerçevesinde ziyaretlerde bulabilmek güzeldi. Ancak en anlamlısı şehitlik ziyaretiydi. Bazı yerlerin gerçekten “nurlu” olduğuna inananlardanım; şehitlikte böyle. Altında yatanların güzelliğinden midir; başka bir kokusu başka bir havası var. Sonrasında Çağlayan Adliyesi tarafına geçtim; malum dün Enver Paşa’nın Tacikistan’da Ruslar tarafından şehit edilişinin yıl dönümüydü. Kim ne düşünür ne söyler bilemem; Enver Paşa’nın bendeki yeri ayrıdır. “Hayalperest” diyebilirsiniz ancak menfaatperest bir vatan haini olduğuna beni asla ikna edemezsisiniz. Sonrasındaki durak ise Fatih Camii oldu. İstanbul’u fetheden “güzel komutan”ı da ziyaret etmiş olduk.

******

Nasip olur mu bilmiyorum ama bir dahaki bayramı köyümde geçirmek istiyorum. Köydeki bayramların tadı başkadır; bilen bilir. Çocukluğu köyde geçmiş biri olarak bu tadı az çok ben de bilirim. Bir kaşık bayram pilavı için tepilmez elbette o kadar yol; annem ve babam köyde yaşıyor, onlarsız bayramlar çoğalsın istemiyorum. Ayrıca yalan dünyadan göçüp giden büyüklerimin de önemli bir kısmı köyümüzde medfun; arife akşamı kabirleri başında dua okumayı arzuluyorum. Bilmem çocukluğumuzdaki sevinçleri yaşayabilir miyiz? Kim 7 yaşındaki bayram mutluluğunu yaşamış ki biz yaşayalım.. Belki de ‘nerede o eski bayramlar’ sözünün temelinde de çocuklukta yaşanan bayramlara olan özlem vardır. Neyse burası başka bir mevzu; sadece sesli düşündüm. Doğu Türkistan ve Filistin başta olmak üzere kardeş coğrafyalarda zulüm altında olanların özgürlüğünü Allah’tan niyaz ederek, mübarek Kurban Bayramı’nın bizlere hayırlar getirmiş olmasını diliyorum. Kalın sağlıcakla..