Havalar yavaş yavaş ısınıp artık baharın işaretleri iyice belirmeye başladığında herkesi bir telaş alıyor. Kilo verme ve zayıflama telaşı! “Nasıl kilo vereceğim?”, “Arkadaşım şu diyetle şu kadar kiloyu bir ayda hop diye vermiş, ben de o diyeti mi yapsam?”, “Bu pazartesi kesin başlıyorum diyete, kimse beni durduramaz!” ve benzeri cümleleri duymuşsunuzdur çevrenizden. Hatta siz de diyet yapmaya niyetlendiyseniz, çevreden duyduklarınızla daha da bir şaşkın hale gelmiş olabilirsiniz, ne yapacağınız konusunda.

Aslına bakarsanız bu konudaki endişe ve çare arayışları her zaman var. Ancak bu telaş, çevre ve “mahalle baskısı” sebebiyle baharın başladığı bu günlerde ve haftalarda daha da artıyor malumunuz. Sosyal medyadaki yönlendirmelerin de etkisiyle, bir diyet yapma çılgınlığıdır gidiyor. Birkaç kilo fazlası olduğunu düşünenler bile hemen, kendine uygun bir diyet listesi bularak başlıyor kalori hesaplamaya veya kendine yasaklar koyup uzun açlıklarla o sevmediği fazla kilolarından kurtulmaya çalışıyor. Hem de jet hızıyla!

Her şeyden önce şunu belirtelim ki, vücudun yapıtaşı olan hücrelerin çalışma şeklinde kalori hesabı kesinlikle yok! Dolayısıyla yediklerinizin kalorilerini hesaplayarak bir yere varamazsınız. Kaloriye odaklanarak yapılan bu, kibrit kutusu ebadında peynirli diyet listeleri ve benzerleri, sizi sadece daha çok aç bırakır ve daha çok strese sokar. Son zamanlarda yapılan birçok bilimsel araştırma, diyet yaparak vücudunuza ve hücrelerinize “sen kıtlıktasın!” mesajı gönderdiğinizi açıkça ortaya koymaktadır. Weizmann Institute of Science’de yapılan yeni bir araştırmada, diyet yapan kişilerde kilo almanın çok daha hızlandığı ve diyetin kilo almada ‘’turbo’’ etkisi yaptığı bildirilmektedir. Çünkü diyet yaptığınızda, hücrelerinizdeki enerji dengeleme sistemlerinin ayarını bozarsınız. Ayrıca beyinde açlık-tokluk mekanizmalarını düzenleyen merkezler de olumsuz yönde etkilenir. Bu merkezlerin yönettiği hormon salgıları bozulur. Yine başka bir araştırmada, diyet yapanlarda, yemekten sonra salgılanan tokluk hormonlarının normalden daha az salgılandığı ve tokluk sinyalini oluşturmadığı gösterilmiştir. Dolayısıyla daha çok acıkır ve tekrar hızla kilo alırsınız.

Diyet yapmanın birçok zararlı etkisi var. Ancak belki de bunların en önemlisi, bağırsak mikroflorasına olan etkisidir. Diyet yaptığınızda bağırsaklarınızdaki faydalı/zararlı bakteri dengesini hızlıca bozarsınız. Özellikle protein ağırlıklı diyetlerde, bağırsaklarınızdaki zararlı bakteri ve mayalarda artış olur. Faydalı bakteriler azalır. Araştırmalar, bakteri dengesindeki bu bozulmanın geçici bir bozulma olmadığını ve daha ciddi olumsuzluklara zemin hazırladığını göstermektedir. Zararlı bakterilerin artışı, bağırsak iç ortamında kokuşma sürecini hızlandırır, bağırsaklar ve karaciğer arasındaki safra döngüsünde bozulmaya sebep olur. Bu süreç, bağırsak iç ortamında bir takım iltihabi reaksiyonları başlatır.

Yani kısaca söylemek gerekirse, olumsuz etkileri zincirleme ve artarak devam eden diyet süreci sonrasında, vücudunuzda birçok hastalığa zemin hazırlamış, bağırsaklarınızdaki bakteri dengesini bozmuş ve bağışıklık sistemini alarma geçiren bir iltihaplanma sürecini başlatmış olursunuz. İltihaplanma başladığında ise, insülin direnci, diyabet, hipertansiyon, karaciğer ve safra hastalıkları, artrit ve benzeri birçok hastalıktan kansere kadar varan çok geniş etkili bir süreci tetiklemiş olursunuz.

Bilimsel araştırmaların ışığında, diyetin etkisiyle oluşan bu olumsuz tabloya tekrar bakarsanız, yapacağınız diyetin bedelini ödemeye hazır olup olmadığınızı bir kere daha düşünmeniz yerinde olacaktır. Her zaman söylediğimiz gibi, ömür boyu sağlıklı olmak için hücrelerinizin sağlığına odaklanın…

Yazarın web adresi: www.emineakin.com