Açık bir kaynağa dayalı bilginin istismarı ya da manipülasyonu olamaz…

Bu sebeple düzenleri bozmak, toplumlarda fesat çıkarmak isteyenlerin de gerçekle işi olmuyor…

Özellikle sosyal medya çağında gerçek ile ironi arasındaki farkın gittikçe kaybolduğu artık çok belirginleşmeye başladı…

Bu acı tabloyu Anna Merlan’ın ifadelerinden okuyun isterim: “Sağlığımızı ve toplumsal huzurumuzu temin eden güvenilir ağların çökmesi ve gücünü kimsenin kimseye güvenmediği bir medya düzeninden alan politik iklim, komplo teorilerinin kronikleşmesinde payına düşen rolü oynamaya devam ediyor.”

Anna Merlan tespitlerine Sigmund Freud da; “Güven zemini çöktüğünde ilk adresimiz” olarak gösterdiği komplonun, zaman ve koşullara göre değişmekle birlikte “Düşüncenin kendisine yapılan duygusal yatırım” olduğunu ifade ederek, kendi çağından cevap veriyor…

Her yenilik kendi normunu dayatır; Yusuf Kaplan’ın ifadesiyle de: “Her form normunu dayatır”  gerçeği, internet üzerinden kendisini bir kez daha ve çok acı tecrübeyle göstermiştir…

Yenilikler çıktıkları coğrafyaların yaşam biçimlerini dünyanın diğer coğrafyalarına da taşımış oluyorlar…

Emma Grey Ellis bu değişimi şu cümlelerle ifade ediyor; “İnternetin ilk kullanıcıları yüz yüze ya da telefonla iletişimi bilen bir nesildi. Bu neslin yerini yavaş yavaş emojileri, gif’leri ve daha birçok dijital stil objesini iletişimine dâhil eden bir kuşak aldı.”

Bizim geleneksel anlayışımızda, inanç dünyamızda “doğru” olmak erdemli bir tutumdur; sıkışınca ya da menfaat gerektiriyor diye yalan söylemek ise asla kabul görmez…

Bunun yanında bize bu teknolojileri ihraç edenlerle ilgili gerçeği Gazeteci Jesse Walker şu şekilde ifade ediyor “The United States of Paranoia” kitabında; “Kolonyal dönemlerden terörle savaş günlerine kadar ABD, köklü bir komplo teorisi tarihine sahip.”

Gerçeğe gücü yetemeyenlerin, yalana ya da komploya sarıldığı da çok somut örneklerle yaşandı; çok yakın geçmişte…

Irak’ın işgali bunun çok temel örneklerinden biridir…

Gittikçe artacağı sürpriz olmayan bu kopmploculuğu besleyen tek şey, dijital dünya da değil bana göre…

Kazancını spekülasyonlar üzerine kurmuş bir para kazanma sitemi olan borsalar da, komplocuların iştahını kabartan en önemli muharriklerdir…

Bu çerçevede başvurulabilecek ürkütücü yöntemleri de yine Emma Grey Ellis şu sözlerle ifade ediyor; “Makine öğrenmesiyle çalışan yeni teknolojiler videoları ve ses kayıtlarını, hiçbir zaman gerçekleşmemiş konuşma metinlerine ve görüntülere dönüşecek şekilde simüle edebilir.”

Frank Donner’in; “Komplo, oluşturulmak istenen hayali bir toplum ile toplumun gerçek hali arasındaki farkı açığa çıkarıyor” sözleri acaba farkındalığa gerçekten hizmet edebilir mi?

Ve dünya gerçeğin ve hakikatin gücünü yeniden tahtına oturtabilir mi?