Sanat, edebîyât, kültür meseleleri, medeniyetin yeniden ihyâsı, restorasyonu lâfla olmuyor.

Sanat-edebîyât kültürü, kültür medeniyeti, medeniyet insanlığı ihya ediyor.

Akış kaçınılmaz olarak böyle.

‘Medeniyet kavramını’ terennüm ettiğinizde, zımnî olarak ‘cihanşümûl’ kavramını da ‘fısıldamış’ oluyorsunuz.

‘Cihanşümûl kavramı’ bizim lügatimizin ‘en mühim’ kavramlarından.

Ceddimizin İslâmlıkla, bütün tasavvur ve mefkûreleri ‘cihanşümûl’ olmuş.

‘Cihanşümul tasavvur’, din, dil, ırk, hudut tanımadan ‘bütün insanlığa’ edecek bir kelâmının olması demek.

Hâl böyle olunca, iş, ‘sanat, edebîyât, estetik, kültür, tezekkür, tedebbür, tâakkûl, tefakkûh ve tefekküre’ düşüyor.

Hem de ne düşme.

İyi de nasıl olacak bu işler?

İnsanlığa edilecek ‘bir selâm, bir kelâm’ için ‘Esperanto’ gibi bir lisân mı geliştireceğiz?

(Bu arada manidardır, ‘Esperanto’ kelimesi, Fransızca ‘espérer’ (umut etmek)’ten geçmiş.)

Her türlü iletişim sıkıntılarının üzerinden gelme gücüne sahip, ‘bizâtihi bir lisân’ olarak varlığını kanıtlamış ‘imkânlarla’ olacak bu elbette.

‘İlim-irfân, sanat ve edebîyâtla.’

‘İlim ve irfan’ kısmına kimsenin ‘itiraz ettiğine’ şahit olmadım.

‘Sanat ve edebiyata deyince’ değişiyor işin rengi.

Sanat, ‘Allah vergisi yetenek’ duvarına çarpıyor. Amennâ, elbette her şey, yüce yaratıcının ihsanı ile.

Sanat yeteneğinin, ‘doğuştan ve sadece özel insanlara Allah’ın ihsanı olduğu’ yaygın ve yanlış olmakla birlikte, sanat için ciddî bir handikap.

Oysa ‘sanat’ adı üzerinde ‘yapılan’ bir şey.

Uğraş gerektiriyor, ısrar ve tekrar ile gelişiyor.

Malumunuzdur, resim dersleri veriyoruz Canan’la birlikte.

Canan da ressam.

Ders veriyoruz dediysem bu dersler, ‘Nasrettin Hoca’ kıssasında olduğu gibi, ‘parayı veren düdüğü çalar’ mukabilinden değil.

Sanat eğitimi olunca bizim için para pulun ehemmiyeti kalmıyor.

‘Sanatçı yetiştirme’ aşkımızdan naşi, ‘para pul işlerine takılmıyoruz.’

‘Düdüğe talip olanlar ve düdüğü çalabilmeleri’ derdimiz.

Yeri geliyor, ‘düdüğü çalma potansiyeli’ olan öğrencilerimize, üste para bile sarfediyoruz ‘abartmak gibi olmasın.’

Bir kişi bir kişidir felsefemiz.

Sanat derslerinde sanatın, sanatsal yeteneğin her insanda ‘inkişafının mümkün olduğunu’ tecrübe ettiğimiz için, ‘aklında, elinde kolunda bir noksanlık olmayanların kolaylıkla sanat yapabileceğini’ anlatmaya çalışıyoruz.

Sanata ‘merâkı’ olup, ‘yeteneği olmadığına inananlara’, öğrencilerimizle aramızda geçen şu diyalog ‘bir şey söyler’ belki:

Biz: Melek nedir?

Öğrenciler: Nurdan yaratılmış gözle görülmeyen varlıklar?

Biz: Kime hizmet ederler?

Öğrenciler: Allah’a.

Biz: Nasıl hizmet ederler?

Öğrenciler: Allah’ın verdiği görevleri yerine getirirler.

Biz: Doğru. Melekler, Allah’ın verdiği görevleri, sorgulamadan, noksansız ve fazlasız yerine getirirler.

Biz: Peki, bizim meleklerimizi söyler misiniz?

Öğrenciler: Kiramen katibin ve Hafaza melekleri…

Biz: Hayır, onlar Allah’ın melekleri… Bizim meleklerimizi sorduk.

Öğrenciler: ???

Biz: Bizim meleklerimiz, ellerimizdir, ayaklarımızdır, gözlerimizdir, beynimiz/aklımızdır.

Öğrenciler: Nasıl yani?

Biz: Ellerimiz, ayaklarımız, aklımız bizim hizmetimizde değil midir, kendi iradeleriyle herhangi bir şey yapabilirler mi?

Öğrenciler: Elbette yapamazlar.

Biz: Kesinlikle, tut, bırak, yürü, dur, bak, gör dediğimizde irademize uyarlar ve irademiz dışında hareket edemezler.

Öğrenciler: Hiç böyle düşünmemiştik.

Biz: Biliyoruz… Şimdi jetonunuz düşecek.

Öğrenciler: Jetonlar plastik artık hocam. Zor düşer… (Gülüşmeler)

Biz: Peki meleke nedir?

Öğrenciler: Aaaaa.

Biz: Yaaaa… Düştü mü jeton?

Öğrenciler: Melek, meleke… Vay be…

Biz: Meleklerimizin şimdiye kadar bize nasıl hizmet ettiği ve ne kadar hünerli olduklarını artık izah etmeme lüzum yok.

Tek yapmamız gereken, meleklerimizin melekelerini, istediğimiz, hayal ettiğimiz her şeyi, mesela resim çizmeyi, bir enstrüman çalmayı kolaylıkla yapabilecek hale getirmek. Bunun yolu da pratik yapmak ve uğraşmak ile mümkün.

Bu biraz bir bebeğin ilk adımını atmak için verdiği mücadeleye benzer. Sabırla ve ısrarla tekrar denemekten.

İlk adımı attıktan sonra yürümek ve koşmak kaçınılmazdır. Sanat yeteneği ve sanat yapmak tam olarak böyledir.

Picasso’nun melekleri mi?

Hadi canım, beni yormayın…

Bu ders, ‘hemen, hiç vakit kaybetmeden’ işe koyulmanız için yeter.