Fevkalade durumlar olmadıkça, her çocuk bir anne kucağına ve bir aile ocağına doğar. Önce bağımlıdır, her ihtiyacını anne babası giderir. Daha sonra, büyüyüp olgunlaştıkça, bağımlılık oranı giderek azalır ve çocuk kendi başına hareket edecek ve ihtiyaçlarını giderebilecek noktaya gelir. Bu gelişim süreci; çocuğun anne ve babasından kendisini ayrıştırarak, bağımsız bir birey olma yolunda ilerlemesi ve yeni tecrübeler edinmesi zaruretini de beraberinde getirir. Bütün mesele; iyi evlât yetiştirebilme heyecanına ve niyetine doğru bilginin eşlik edip etmediğidir.

Çok tehlikeli ve yanıltıcı bir söz; BEN BİLİYORUM

Bilgimiz; anne babamızdan gördüğümüzle ve kendi tecrübelerimizle sınırlıysa, bu pişmanlık biriktirebilmek için uygun bir zemin anlamına gelir. Her çocuğun ortak çocukluk özellikleri olduğu gibi, sadece kendisine münhasır özellikleri de bulunacaktır. Bu sebeple “Her çocuk kendi kitabını yazdırır” deriz. Çocuk psikolojisini ana hatlarıyla bilmenin yanında, çocuğumuzun özelliklerini de tanıyarak ona uygun bir davranış modeli oluşturabilmek (her çiçeğin su ve ışık ihtiyacının farklı olması gibi), anne babanın en başta gelen görevlerindendir.

Çocuk cesaretlidir ya bizler?

Çocuklar, büyük bir özgüven ve cesaretle iş yapmaya, bir şeyleri başarmaya can atarlar. İçlerindeki korkularının gölgesinde kaybolmuş anne babalar ise, bu korkuyu farkında olmadan çocuklarına da yüklerler ve onların adım atmalarından endişe duyarlar. “Ya başına bir şey gelirse?” “Ya düşürüp kırarsa?” “Ya beceremezse?” gibi yığınla soru, ebeveynleri korkutur ve “Sakın yapma, bırak elinden” diyerek çocuğa engel olurlar. Sadece yöntemini ve sınırlarını öğreterek çocuğu serbest bırakmak gerekirken, sadece engelleyip, deneyip de yapamadığı işlerde eleştiri ve bir daha deneme fırsatı vermemek gibi çok yanlış yaklaşımlarla çocuğun kendisine olan inancı zayıflar. Çocuk anne babanın çizdiği sınırlarda hareket ederse bu güvenli bulunur. Oysa burada annenin korkularının giderilmesi ve çocuğun gelişiminin önünü açacak şekilde davranması beklenir. Bu olmadığı gibi, çocuğun kendisine dar gelen kalıptan kurtulmak için yaptığı çıkışlar ve aykırı davranışlar, sorunlu ve yaramaz çocuk damgasıyla, yanlış bir çerçeve içine alınır. Teşhis yanlış olunca tedavi de haliyle yanlış olur. Bundan sonra da çocuğun tepkilerini bastırma ve büyüklerine itaat etme beklentisi ile davranılır.

Bedeni büyüyen çocuğun aklı baskı altındaysa?

Annesinin babasının sözünü dinlemeyenleri ayetle korkutup, çocuk gibi söz dinleyenin ödüllendirildiği bir ilişki ağında çocuk büyümüş, genç olmuş fakat hâlâ annesinin babasının gözünde rüşdünü ispat edememiştir. Kendi kararlarını bile annesinin onayıyla almaya başladığında, artık görünen tablo şudur; doğduğunda göbek bağı kesilen bebeğin, büyüdüğünde duygusal göbek bağı kesilememiştir. Bunlar evlendiklerinde, kumandaları annelerinin elinde damat olurlar. Aynı durumun gelin versiyonu da vardır. Plânı programı annesi yapar, gelin hanım hâlâ annesinin yönettiği, bedeni büyümüş fakat aklı komut almaya ayarlanmış bir eşle evlenmiş olduğunu zamanla anlar. Bundan sonra eziyet renginde günler gençleri beklemektedir. Anneler lütfen oğullarınızın ve kızlarınızın duygusal göbek bağlarını daha çocukken kesin ve çocuklarınızın hayatını eziyetten kurtarın.