Hz. Mevlana özellikle günümüzde çokça tartışılan bir isim. Özellikle hadis inkârcıları ve selefilere göre Hz. Mevlana bir sapık. Ki ona Hazreti dememiz bile zinhar yanlış onlara göre. Ancak şöyle bir gerçek var: Hz. Mevlana 17 Aralık 1273’te vefat etti. 800 yıldır da bu topraklarda hep saygıyla anıldı. Silemediler! Kendi ölümüne şeb-i arus dedi,  yani düğün gecesi. Hz. Mevlana ölüm gününü, Rabbine kavuşma günü olarak görüyordu çünkü. Bunu dememizin sebebi şeb-i arusun yaklaşıyor olması ve ona atılan iftiraların yeniden gün yüzüne çıkacak, anılacak olması. Haddimiz olmayarak ona atılan iftiraları ve işin doğrusunu anlatmaya çalışacağız.

Hz. Mevlana ney ya da başka hiçbir müzik aleti çalmamıştır. İlk Mevlevi bestelerinin bestelenmesi ile ney vb. çalınması 15. Asra rastlamaktadır. Yani Hz. Mevlana’dan 3-4 asır sonrasına. Beyitlerindeki ney vb. aletler sembolik mana taşımaktadır. Mesnevi, altı cilttir.  Ahmed Cevdet Paşa, 7. Cildin Hz. Mevlana’dan 363 yıl sonra yazıldığını söyler. Hz. Mevlana, Türk düşmanı değildir. Bilakis özellikle Mesnevi’de en az yedi sekiz beyitte Türkleri metheder, över. Hz. Mevlana, Mesnevi için “Allah katından vahiy ile indi” demez. Onun demek istediği Mesnevi’nin Kuran’ı açıkladığı, Mesnevi’de Kuran’a ters hiçbir hükmün yer almadığı, ilmi verenin sadece Allah olduğu, Allah izin verdiği için o kitabı yazabildiği, Allah’ın izni olmasa kendisinin hiçbir şey yapamayacağı gerçeğidir. Hz. Mevlana da dâhil, mutasavvıfların aşkı bulduğu için şeriatı reddettiği, ibadet etmediği iftiradır. Mesnevi’de “gözyaşıyla abdest alınca namaz ateş gibi hararetli olur” demesi bile yeterli bir delildir. Yine “tevhide uymayan ne varsa puttur ve benimle alakası yoktu” demektedir. Hz. Mevlana tabi ki Moğol ajanı değildir. Bilakis birçok Moğol, Hz. Mevlana aracılığıyla Allah’ın izniyle hidayete ermiştir. En büyük delili ise Hz. Mevlana’nın cenaze namazını Alaüddin Keykubad devri âlimlerinden olan, aynı zamanda Selçuklu kumandanlarından Kemalüddin Kamyar’ın kıldırmış olmasıdır. Selçuklu kumandanı bir ajanın cenaze namazını mı kıldırdı? Doğal olarak Ahi Evran’ı Hz. Mevlana’nın öldürttüğü iftiradır. Bu iftirayı atanlar Ahi Evran ile Nasreddin Hoca’nın da aynı kişi olduğunu zannediyorlar! (Zaten Nasreddin Hoca, Rufai’dir, Sarı Saltuk ile pirdaştır.) Haşa Allah’ın Kimya Hatun kılığına girdiği şeklindeki sapık hikâye uydurmadır. Mesnevi’de de, Fihi Mafih’te de yoktur. İftirayı atanların kitapları okumadıkları, duyduğuna inandıkları anlaşılmaktadır. Hadistir: Kişiye yalan olarak duyduğunu söylemesi yeter. Tasavvufun cihada karşı olduğu da iftiradır. Ahi Evran ile Feriüddin Attar savaşta Moğollar tarafından şehit edilmiştir. Şeyh Şamil, Alvarlı Efe, Muhammed Bedrettin el-Haseni, İzzettin el-Kassam, Ömer Muhtar gibi büyükler müritleriyle beraber savaşmıştır. Gülşeni şeyhi Hüsnü Efendi tekkesine kilit vurup müritlerini savaşa göndermiştir.

Uzun uzun açıklayabilirim ama köşe yazısı müsaade etmiyor. Zaten gerek de yok, inanmak istemeyen inanmayacaktır. Ancak naçizane tavsiyem, Müslüman zandan kaçınmalıdır. Sükût, zor olmasa gerektir. Bir mümine, üstelik helallik alamayacağınız birine iftira atmak büyük vebaldir. Maazallah!