Uzun zamandır gündemimizde olan Fırat’ın doğusuna operasyon nihayet başladı.

Tabii beklendiği gibi birçok tepki de gelmeye başladı. Başta ABD olmak üzere AB ülkeleri de ya aleni tehdit ediyor ya da aba altından sopa gösteriyor. Askerî ve ekonomik tehditlerle, çeşitli yaptırımlarla bizi korkutmaya, çıktığımız yoldan döndürmeye çalışıyorlar.

Yine gördük ki düşmanımız çok, dostumuz az. Şunu da bir kez daha anladık ki domuzdan post, gâvurdan dost olmaz. Domuzu haram, gâvuru düşman bilmek şiarımız olmalı!..

Ancak asıl üzücü olan ise gâvurdan çok daha gâvur gibi davranan Arap Birliği ülkeleri… Arap milleti bizi ne kadar seviyor, bizim için ne kadar dua ediyorsa Arap dünyasının satılmış liderleri de tam tersi bize nefret kusuyor; buldukları her fırsatta kuyumuzu kazmak, uluslararası alanda yalnızlaştırmak ve zor duruma düşürmek için fırsat kolluyor. Katar gibi istisna birkaç ülke var.

Pakistan’ı da her zaman apayrı bir yere koymak lazım. Her zaman bize dost, her zaman yardımcı, her zaman gâvura karşı bizimle!..

Peki, dışarıda bunlar olurken içeride neler yaşanıyor. Hamdolsun ki milletimizin ekseriyeti, böyle zamanlarda ayrılığı gayrılığı bir kenara bırakıp birlik oluyor, devletinin yanında yer alıyor. Siyasette de PKK’nın arka bahçesi durumundaki HDP dışında çok büyük çatlak olmadan birliktelik hâkim.

Tabii CHP içinde ordumuzu işgalci, devletimizi katil, teröristi ise cici gösteren Sezgin Tanrıkulu gibi isimler yok değil!..

Bir de “Ordumuzun yanındayım ama kafam rahat değil.” diyen büyükşehir belediye başkanı var tabii!..

Böyle bir zamanda bile “ama, fakat” demeden cümle kuramayan siyasetçiden de, sanatçıdan da, devlet adamından da, vatandaştan da Rabbim bu milleti de devleti de muhafaza eylesin!.. Bir kişi bir konuda konuştuktan sonra “ama, fakat” demeye başlamışsa bilesiniz ki daha önceki sözlerinin hiçbir anlamı kalmamıştır. Ya ipe un serecektir ya da asıl fikrini ondan sonra söyleyecektir!..

Devletimizin seferber olduğu, ordumuzun sefere çıktığı, milletimizin yekvücut olduğu bu zamanda asıl ses vermesi gerekenler ise dut yemiş bülbüle dönmüşler!.. Kim mi bunlar? Bunlar, sanatçı geçinen soytarı kesimi!.. Üç beş ağaç için dünyayı ayağa kaldıran, bir hayvan için salya sümük ağlayan, kendileri gibi olanlar için kırk yalanla bin bir surata dönüşen soytarılar; mesele devletin bekası, milletin geleceği olduğunda hiç piyasada yoklar!..

İçlerinden vicdan sahibi olup devletinin ve milletinin yanında olanları ise çeşitli bahanelerle linç etme gayretindeler!..

Yine kocaman ve kodaman işadamlarının oluşturduğu derneklerden hiç ses çıkmıyor ama devlet ve millet aleyhine iş çevirmeye gelince ilk onlardan ses geliyor!..

Yine kendilerini meslek odası olarak lanse eden bazı hain yuvaları da mesele devletin bekası olduğunda ortalıkta hiç görünmüyorlar. Ortaya çıktıklarında ise mutlaka bir ihanet planıyla meydanları dolduruyorlar!..

Ey kalbi fesat, ruhu ihanet, bedeni necaset dolu güruh!..

Şimdi devletin ve milletin yanında olmayacaksanız sizi ne zaman devletin ve milletin yanında göreceğiz!..

Bunları not ediyoruz!.. Günü gelecek ve yüzlerine tüküreceğiz!..