İnsanlar yaşadığı şehirlerden ne kadar etkilenir?

Coğrafi şartların, insan üzerine sinen huyları var mıdır?

Hiç şüphesiz!

Günümüzde artık şehirlerin “koku dağılımı haritaları” bile var.

Babamın öykü kitaplarından birisindeki hikâyesini bağladığı cümlelerinde, “Her insanın kendisine mahsus bir kokusunun olması gibi, her evin de kendisine ait bir kokusu vardır. Bu kokuyu o evin içinde yaşayan insanlar, eşyalar, yemekler vs. belirler” dediği gibi şehirlerin de kokuları vardır.

Her şehir, kendisine has kokusuyla hafızamıza işlenir. Onu kamusal alandaki insanların yaydığı konsantre koku, çevre faktörleri, hava şartları, yiyecekler, yaşam döngüsü, kanalizasyonlar, şu bu besliyor.

Şehrin farklı yerlerinde farklı kokular olduğunu, oradakiler bilir. O koku, o şehrin kimliğini ve ruhunun yansıtır.

Kıbrıs baştan başa portakal ve mandalina kokar mesela. Antalya okyanus ferahlığı gibidir, limon kokusu duyulur.

Çok şey yaşamış olan kadim İstanbul ise yaygın olarak trafik kirliliği, Boğaziçi balık ve deniz, sur içi tarihi yapılar, kütüphane ve insan, şehrin kuzey tarafı tabiat ve iyot kokar.

Müslüman bilim adamlarının yüz akı İbn-i Haldȗn, yaşadığı bölgenin insan üzerindeki tesirlerini anlatırken; onun beden rengine etkisine de değinir. Kara Afrika’ya yolunuz düşerse, açık lağım kokusu duyarsınız.

Budist tapınakların açık hava mabedi Tayland’da tütsü kokusu, Hindistan ağır bir hayvan ve atık kokusu alabilirsiniz. Bugün barut ve ağır silahların bıraktığı kimyasal kokusu ile Ortadoğu, sokak satıcılarıyla sanki hep yanmış yağ gibi kokar.

Evet; şehirler, orada yaşayan insanların yaşadıkları ortamla ilişkilerini belirleyen özel bir koku yaymaktadır. Her şehirde, yerleşim yerine özelliğini veren kokuların farklı bileşimleri salgılanır.

Babam kısa süren yolculuklardan döndüğünde, çantasını açıp eşyalarını karıştırdığımı, bunun bana her zaman büyük keyif verdiğini ve içinden çıkan ‘yabancı ülke’ kokusunu özlediğimi duyuyorum yeniden.

Yine babamın çocukluğuna dair, Kars’tan Erzurum’a yaptığı bir tren seyahati sonunda ilk defa şehre ayak bastığında yaşadığı duyguyu anlattığı anılarında, “Şehrin kendine has bir kokusu olduğundan” bahsettiğini hatırlıyorum.

***

Yaşadığımız bölge şekillendirir bizi.

Bu konuda yapılmış araştırmalardan birinde, “Karadeniz insanı hamsi gibidir. Horonuna bakın. Çabuk kabaran yanları vardır, deniz gibi. Oysa doğu insanı daha karamsar ve daha ağırdır, dağ gibi” diyordu. Deniz şehirlerindekiler daha mutluymuş, mesela.

Oysa trafiğin yoğun olduğu şehirlerde hem metalik ve dumanlı bir koku hem de irade dışı maruz kaldığımız ses, renk, ışık ve koku doğrudan veya dolaylı olarak duygu durumumuzu, sinir sistemimizi, hatta hormonsal dengemizi etkileyen karmaşık uyarıcılar olabiliyormuş.

Özetle farklı şehirler, her bireyin psikolojik çevresini ve koku algısını şekillendiriyor.