Türkiye’nin Akdeniz’deki müttefiki Libya’da meşru hükümet güçleri el-Vatiyye hava üssünü ele geçirerek önemli bir zafere daha imza attı.

Oldukça geniş bir alan üzerinde kurulu üssün Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) eline geçmesi Hafter ve destekçileri için büyük bir kayıp.

Her ne kadar söz konusu kaybı “taktiksel geri çekilme” gibi göstermeye ve kuyruğu dik tutmaya çalışsalar da darbecilerin başarılı olamayınca “kontrollü darbe” yalanını ortaya atmaları gibi gündeme getirilen bu iddiaya hiç kimse inanmaz.

El-Vatiyye hava üssünün UMH güçlerince ele geçirilmesi sadece Libya’da değil neredeyse Arap sokağının tümünde büyük bir sevinçle karşılandı.

Bunun en önemli sebebi Arap Baharı karşıtı ülkelerin bayraktarlığını yapan ve bölgedeki yangınlara sürekli benzin döken Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) duyulan öfke.

Libya’da diktatörlük heveslisi emekli generalin yenilgisi demokrasi düşmanı karşı devrimci rejimlerin de yenilgisi anlamına geliyor.

Hafter hızlı bir şekilde kaybediyor.

Fakat hâlâ bir şekilde tutunmaya, Libya’nın doğusunda varlığını sürdürmeye ve denklem dışı kalmamaya çalışıyor.

Ülkenin toprak bütünlüğünün korunabilmesi için emekli generalin oluşturduğu tehdidin zayıflatılması değil yok edilmesi gerekiyor.

Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Libya’da birinci öncelik Hafter’i tamamen etkisiz hale getirmek olacak.

Komutasındaki teröristlerin ve paralı askerlerin nefes almalarına ve toparlanıp yeniden güç kazanmalarına fırsat vermemek için operasyonların aralıksız sürmesi şart.

Ancak buna paralel olarak mutlaka bir takım adımlar da atılmalı.

O adımların başında da ordu başta olmak üzere ülkedeki devlet kurumlarının yeniden inşası geliyor.

Köklü devlet geleneğine sahip Türkiye’nin bu konuda Libya’ya yardımcı olması gerekiyor.

Somali ordusu gibi Libya ordusuna da ihtiyacı olan eğitim verilmeli.

Bunu en iyi yapacak ülke biziz.

Ayrıca, Hafter benzeri yeni savaş baronlarının ortaya çıkmaması için bir yandan ülkenin genelinde kontrol sağlanırken diğer yandan devlet yapısı ve kurumları güçlendirilmeli.

Sadece ordu değil, hangi kurumda ne eksiklik varsa o eksikliğin giderilmesi için Ankara ve Trablus arasında imzalanan işbirliği anlaşmaları çerçevesinde gereken neyse yapılmalı.

Çünkü şöyle bir gerçekle karşı karşıyayız.

Libya’da Türkiye’nin müttefiki UMH’yı devirmek için savaşan bugün Hafter iken yarın bir başka isim olabilir.

Emekli generali destekleyen ülkelerin pes edeceklerini ve artık Libya’yı rahat bırakacaklarını düşünmek saflık olur.

Hafter ile başaramadıklarını başka isimlerle ve farklı yollarla yapmaya kalkışacakları kesin.

Onlara manevra alanı vermemek için önlem alınmalı.

Trablus’taki meşru hükümetin atması gereken bir diğer adım da Hafter’in ve destekçilerinin Libya’da işledikleri savaş suçları sebebiyle yargılanmalarını sağlamak üzere uluslararası mahkemelere başvurmak.

Sivilleri hedef alan saldırılar BM raporlarıyla tescilli.

Hafter güçlerinden ele geçirilen silahlarla ilgili bilgiler ve çocuk esirlerin tanıklıkları da dosyaya eklenebilir.

Muhteris emekli generalin ve destekçilerinin işledikleri onca suçtan sonra adaletten kaçmalarına izin verilmemeli.

Masum insanları katletmenin cezasını çekmeliler.