Öğretmenim canım benimler,

Tam üç aydan beri okullarına gitmiyorlar.

Fakat gelin görün ki, üç aydan beri tam maaş ve girmedikleri ek ders ücretlerini alıyorlar.

Koronavirüs pandemisi boyunca 4 ayda 5 milyona yakın insan işini, aşını kaybetti.

Dile kolay 5, yazıyla b e ş milyon…

Esnaf dükkân kapattı, sanayi durma noktasına geldi…

Hizmet sektör tamamen ara verdi…

Bir kısım çalışan evinden, bir kısmı iş yerinden işlerini sürdürmeye çalıştı.

Bu sürede sağlık çalışanları 7 gün 24 saat çalıştı, çalışıyor…

Evlerine gitmiyorlar, ailelerine virüs bulaşır endişesiyle otellerde, pansiyonlarda orada burada kalıyorlar…

Eşlerine, çocuklarına hasret yaşıyorlar.

Polis,asker tam mesai yapıyor.

Mehmetçik biz rahat uyuyalım diye operasyonlarına devam ettiriyor…

PTT çalışanları,

Vefa Grupları,

Yardım kuruluşlarının gönüllüleri gece gündüz demeden koşturuyorlar.

Haziran’ın başından itibaren hayat kısmen normalleşti.

Mesai daha yeni yeni normale dönüyor.

Şimdi mevzuya geliyorum…

Milli Eğitim Bakanlığı, Haziran’ın son haftası 3 aydır evinde, köyünde, sahillerde tatilin keyfini süren, bağ, bahçe, çiçek böcek işleriyle uğraşan öğretmenleri seminere çağırdı.

Vay, vay, vaayyy!..

Sen kimi seminere çağırıyorsun?

Bu arkadaşların hepsi birden, koro halinde haykırmaya başladılar…

‘Bu korona süreci devam ederken bizi nasıl seminere çağırırsınız’ diye Bakanlığı adeta bombardımana tuttular.

Arkalarına vatansever, milli,manevi değerlere bağlı muhafazakâr sendikaları da aldılar.

Neymiş, böyle bir dönemde öğretmenler nasıl çağırılırlarmış okula.

Pandemi varmış, korono salgını artıyormuş, Kovid-19 tehlikesi henüz geçmemiş…

Neymiş, ‘MEB, yüz yüze seminer ısrarından vazgeçmeliymiş’

Geçtiğimiz hafta Milli Savunma Üniversitesi Askeri Öğrenci Aday Belirleme Sınavı yapıldı mı, yapıldı…

Gelecek hafta Yükseköğretim Kurumları Sınavları yapılacak mı, yapılacak…

Peki, eğitimi normalleştirmek gibi bir vazifeleri olması iktiza eden sendikalar ne yapıyorlar?

‘Seminerler uzaktan yapılmalıdır’ diye açıklama yapıyorlar.

Neden?

Önümüzdeki ayın 15’inde üye tespit ve mutabakat işlemleri var…

Üye kaybetmekten çekiniyorlar.

Soralım o halde;

Öğrenciler sınav için salonlara girebiliyor da, öğretmenler neden giremiyor?

Alırsın, üst seviyede önlemini tedbirini, sosyal mesafeni olur biter…

Bu ülkede sağlıkçıların, polisin, askerin, mesai yapan milyonlarca insanın canı yok muydu?

Onların koronavirüs endişeleri yok muydu?

Üç aydır maaşını hak edip etmediğini düşünmeden, ek ders ücretlerini helal haram demeden alan öğretmenin mi korono korkusu var bir tek?

Bu yazıyı helal lokma için kendini parçalayan, evindeki buzdolabını sınıf tahtası yapan, tek tek öğrencisini takip eden, merhametli, vicdanlı öğretmenlerimizi tenzih ederek yazıyor, onların tek tek ellerinden öpüyorum.

Haricinde yazdıklarımdan gocunması gerekenler elbette kendilerini bilirler…

Yukarda yazdıklarım sahibini bulur.

Vicdanları titrer mi bilemem…

Neydi o slogan: “Koronavirüs, alacağımız tedbirlerden güçlü değildir!”