Tam 12 saatlik çöl yolculuğumuz yerel saatle 22:00 da Rikrik kasabasında son bulmuştu. Kasaba dediğime bakmayın. Elektrik yok , su yok , alt yapı yok. Çölün ortasında kerpiç evlerden yapılmış bir yerleşim  yeri.Geceyi geçireceğimiz bir ev ayarlamışlar. İki göz bir kerpiç ev. Zemini beton. Üzerine konulmuş yer süngerleri. Şartlara göre şehrin en iyi barınma mekanlarından biri aslında.Bu söylediğim tüm detayları hava aydınlanınca görüyoruz. Çünkü 12 saat süren çöl yolculuğu bizi öyle bir hırpalamış ki, kendimizi hangi köşeye attığımızı ve hangi  ara uyuduğumuzu bile hala net olarak hatırlamıyorum.

Sabahleyin erkenden uyandık. Bizim için bu yolculuğun en heyecanlı kısmına gelmiştik. Çünkü birazdan Rikrik kasabasına bağlı çölün ortasındaki köylere gidecektik. Yapımı tamamlanmış su kuyularının açılışını yapacaktık. Valide İnsani Yardım Derneği tarafından daha önce planlanarak yaptırılmış kuyuların  açılışını yapmak üzere yeniden çöl yollarına düştük. Şoförümüzün adı Tigri’ydi. Bölgenin mukimi olduğu için şanslıydık. Zira çölün ortasında yol yok iz yok.Güneşin yönüne göre yol buluyor Tigri. Ağaçlardan ve kum tepeciklerinden yönümüzü buluyoruz resmen. Ara sıra da yönü şaşırıp kilometrelerce yanlış yol gitmiyor değiliz.

Bir iki saatlik yolculuğun ardından önümüzdeki kum tepesini aştığımızda gördüğüm manzara beni adeta büyüledi. Çölün ortasında bir köy.En yakın su kaynağı 8 km. Çalılardan yapılmış 30-40 ev.Köyün toplam nüfusu 100-120 kişi. Hemen hemen hepsi açılacak kuyunun başına toplanmışlar. Kadınlar ve çocuklar kuyunun bir yanında erkekler diğer yanında ip gibi dizilmişler. Geleceğimizi önceden haber aldıkları için “ Tören “ hazırlığı gibi hazırlanmışlar. Tepenin arkasından aracımızı görür görmez kadınların zılgıt seslerini duyunca tüylerim diken diken oldu. Araçta bulunan tüm arkadaşlarımızın gözleri yaşardı. Sanki yıllardır bizi bekliyorlardı.Öyle garip bir duygu yaşadık ki; neden daha önce gelmedik buraya  diye kendimize hayıflandık. Aracımız yaklaştıkça sevinç çığlıklarını daha da bir duyar olduk.Çocuklar başta olmak üzere tüm köylüler aracımızın etrafını sardılar. Aracımızdan inmek mümkün olmadı neredeyse.Mihmandarımız olan ve aynı zamanda Rikrik’li olan Salih duruma müdahale etti. Ve köylüleri kuyunun yanına götürdü.

Kuyular önceden yapılmıştı .Ancak su çekilebilmesi için gerekli aparatı biz getirmiştik.Önce aparatı monte edip ardından hayır sahibinin tabelasını kuyunun başına çaktık.Sıra pompalayarak ilk suyun çıkmasına gelmişti. Köyün imamı ellerini açıp duaya başladı. Okuduğu surelerin ardından Türkiye’ye ve bizlerin şahsında tüm hayırseverlere ettiği duaları duymalıydınız. İmamdan sonra Valide Derneği Başkanımız Ahmet Yılmaz da bir dua yaparak ilk suyu çıkardık. Aman Allahım! Bu nasıl bir sevinç?Bu nasıl bir mutluluk tablosu? Suya elini sürebilmek için neredeyse birbirlerini ezeceklerdi. İçlerinde belki de kaynağından ilk defa su içecek çocuklar bile vardı.Dakikalarca suyun etrafında panayır havası yaşandı.Su içenler,kafasını suya tutanlar elini yüzünü yıkayanlar sevinç içindeydi.Hepsinin yüzünde tek bir söz vardı ‘’şükran Turkiya’’

Kurban kesimleri,medreseler , Kuran-ı Kerim dağıtımları,yetimhane ziyaretleri, ve Afrika’ya dair diğer izlenimlerimize haftaya devam edelim inşallah…