Bu soruyu, Batıcı; laik, Kemalist, seküler cepheyi tahkim mücadelesi uğruna, kendi fikir, renk ve duruşlarını ortadan kaldırdıkları için soruyorum.

Bakın sadece at ile it izi değil, bütün izler birbirine karışmış;

Memleketimizde karikatürize edilebilecek kadar saçma ve komik bir şekilde abartılıp köpürtülen ‘irtica’ tehlikesini bertaraf edebilmek için bir Tahkim Cephe kurulmuş.

İçinde ne arasan var; laikler, Kemalistler, ulusalcı milliyetçiler, milliyetçi muhafazakârlar…

Rüyalarında bir araya gelseler, hayra yormazlar…

Nasıl bir ilericilik aşkı ve nasıl bir irtica düşmanlığı…

Hiç kimsenin, kime karşı mücadele ettiğinden, kime dost ve kime düşman olduğundan, kimlerle el ele kol kola halaya girdiğinden neredeyse haberi yok gibi…

Salih Mirzabeyoğlu, ‘Bütün Fikrin Gerekliliği’ isimli eserinde bu meseleyi bakın nasıl çerçevelendiriyor;

“Sosyalist, komünist, kapitalist, milliyetçi, ırkçı hangi siyasi, sosyal ve ekonomik sınıflama içinde olursa olsunlar, onları ‘Mutlak Fikir’ bağlılarına karşı avantajlı kılan, batı kökenli fikirlerinin batılılaşma çizgisindeki düzenli paralellik kurması ve bu düzenin onlara kök olması…” (s-14)

Evet, Türkiye’de komünistler, karikatürize edilebilecek kadar saçma ve komik bir şekilde abartılıp köpürtülen ‘gericilik fobisi’nden dolayı Müslümanlarla yakınlaşmadı.

Onlarla oturup konuşmak ve onları anlayamaya çalışmak yerine Tahkim Cephe’nin yazısız sözleşmesi gereği Müslümanları yeri geldi dışladılar, yeri geldi görmezden geldiler; yeri geldi kavga ettiler…

Komünistlerimiz unutmuş olabilirler belki, hatırlatayım; sağlam bir diyalektik, sağlam bir tarih muhasebesini zaruri kılar…

Bir tarih muhasebesi yapmamışsanız,

Siz kendinizi ‘Kemalistler bizi Avrupa’nın ilerici, çağdaş ve modernist sıcak denizlerine taşıyor’ şeklinde avutuyor olsanız da Batıcı laikçi ve seküler zümre nezdinde; mürteci ve gerici ve yobaz ve bağnaz ve çağdışı taifeyi bertaraf etmede kullanılan bir ‘maşa argümandan’ gayrı değeriniz yok demektir.

Nihayetinde,

Komünistlerin irticacı mürtecileri yok etmek için verdikleri lojistik desteğin karşılığını alabileceklerini sanmıyorum.

Üstelik bunu Kemalist tarih boyunca İstiklal Mahkemelerini, idamları ve katliamları göz önüne getirerek söylüyorum…

Dahası, komünistlerin de süreç içinde kendilerini iyiden iyiye Atatürkçülüğe kaptırdıklarını müşahede ediyorum.

Şu meşhur arabesk kartpostal tamamlanıp hayatiyet kazanmış oluyor böylece; Che, Mustafa Kemal, Hz. Ali…

Mustafa Kemal’in Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki dönemde komünistlerden pek hazzetmediği biliniyor.

Ve dahi, ‘komünistlerin her görüldüğü yerde ezilmeleri gerektiğini’ söylediği bir de meşhur söz var.

Bütün bunlara bakarak en başta tarih muhasebesini ıskalayan komünistlerin Kemalistlerle el ele kol kola oluşlarına enikonu bir açıklık getiremeyeceklerini de görüyorum.

Bu izahı her iki taraf da yapamıyor.

Yani koskoca işçi sınıfının koskoca Komünist Manifesto’sunu Karikatür çağdaşlık ve komedi ilericilik yolunda harcıyorlar?