Sen şimdi hasta yatağında sızılar içinde kıvranıyorsun.

Biz bilmem kaçıncı derin uykularımızın metamorfozunda boğuluyoruz.

Daha 4 yaşında bedeninde gezinen, koca bir ömre bedel ağrılardan, bir kurtulabilsen yürüyeceksin elbette.

Ama biz ne yöne yürüyeceğini kestiremeyen ölüler olarak af dileniyoruz senden.

Tam beş kez olduğun ameliyat süreçlerinde kim bilir ne acılar buldu seni.

Yine de gülümsemeyi bildin hayata tutunmak için.

Alçılara sarılı yatağından bir anlık da olsa mutluluğu doldurduğun bakışlarınla gökyüzünü getirdin fotoğraf karelerine.

Gözlerin hep sevincin ışıltısıyla dolsun emi…*

**

Lüceyn sen üzülme…

İdlib’den İstanbul’a yol olur seni duyanlar…

“Biz daha ölmedik” diyen yiğitler vardır seni acıların kuytusunda çıkarıp alacak.

Nasıl olsa kardeş olmak bunu gerektirir.

İnsanlık mı?!

İnsanlık çoktan yeryüzünden silinip gitti be Lücyen…

Seni ve senin gibi körpe yavruları ateşlere boğan dünyanın yüzü kapkara…

O karanlığın içinde boğulan insanların sayısı da az değil.

Gittikçe azalıyoruz…

Ama dedim ya sen üzülme.

Senin dermanına vesile olacak yiğitler var hala yeryüzünde…

**

İdlib’in zifir gecelerinde yüreği gümüş rengi ızdıraplar biriktiren Lüceyn* sen bize emanetsin.

Çaresizliğin büyüttüğü kördüğüm bir gün çözülecek.

Seni bir savaşın ortasında kendi savaşınla baş başa bırakanların bileği bükülecek.

Bekle bizi Lüceyn, Ebrehe’nin filleri çiğnemeden çöllerini, gökte ebabil kuşları çevreleyecek imanın bahçesinde açan güneş yüzünün çevresini…

İman varsa imkân da vardır buna…

Sakın asma yüzünü hayata…

**

Sahi Lüceyn, bir gün adımların yola döküldüğünde ilk nereye yürümek istersin?..

Senin için yüreği kor ateşler misali yanan ve her nefesinde seni koklayan annenin kucağına mı yoksa her gece senli rüyalarla uyanan babanın kollarına mı?..

Sahi Lüceyn, sen daha oyuncaklarla dolu bir parkta gönlünce koşturmak nedir bilmiyorsun değil mi?

O zaman kör olsun seni görmeyen gözler…

Sevincin uçurtma uçuramayacaksa, İdlib’in sokaklarında yankılanamayacaksa sesin, yıkılsın zalim dünya, neye yarar…

**

Sen hasta yatağından bir fotoğraf karesiyle uzatın ellerini.

Artık o minicik elleri tutmak yaraşır bize.

Mutluluk senin ve bütün çocukların en doğal hakkı…

Ama sen yine de senden habersiz olduğumuz ve sabahına acılarla uyandığın her gün için affet bizi Lüceyn…

**

Dipnot:

*Kızımız Lüceyn 4 yaşında İdlip’de yaşıyor. Kalçası yerinden çıkınca 4 operasyon geçiren Lüceyn’in 5. operasyonu da başarısız olunca yürüme imkânı kalmıyor. İstanbul’da yaşayan Suriyeli gazeteci Mahmut Hacali ise “Siz hep bizim dertlerimize derman oldunuz, Lüceyn’in Türkiye’ye getirilerek ameliyat olması için yardımınıza ihtiyaç var” mesajıyla kendileri için güvenli bir liman olan Türkiye makamlarına çağrıda bulundu. Lüceyn ile ilgili atılacak adımları önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz nasipse.

*Osmanlıca sözlüğe göre, “Lüceyn”in anlamı “gümüş”.