Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bazı temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla 1959 yılında kurulmuş uluslararası bir yargı kurumudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ise İnsan Hakları Bildirisinde bulunan hakları topluca güvence altına almak için Avrupa Konseyi üyelerinin üzerinde anlaştıkları metindir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf ülke vatandaşlarının, bildirgede bulunan temel hak ve hürriyetlerin ihlali nedeniyle başvuru yapabilmeleri ancak iç hukuk yollarını tüketmeleriyle mümkündür.

Ülkemizde yaşayan bir vatandaş hakkının ihlal edildiği düşünüyorsa, öncelikle ilk derece mahkemesine müracaat etmeli, akabinde istinaf ve varsa temyiz safahatını tamamladıktan ve Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun tükettikten sonra süresi içerisinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunabilir.

İstinaf ve temyiz yolu kapalı olan mahkeme kararlarına karşı, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılmalı, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararın başvurucunun iddia ettiği hak ihlalini ortadan kaldırmadığına inanılıyorsa 6 ay içinde AİHM’e başvuru yapılması gerekir.

Yargılamanın makul süreyi aşması halinde, mahkemenin karar vermesi ve sonuçlanması beklenmeden, Anayasa ve sözleşmenin ihlali nedeniyle öncelikle Anayasa Mahkemesine başvurulmalı, Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra AİHM başvurusu gündeme gelmektedir.

Şartlarda eksiklik

AİHM’ne, başvurucuların iç yargı yollarını tüketmeden başvurması halinde, başvurunun usulden reddedilmesi gereklidir. Tıpkı yerel mahkemeye başvurmadan Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapan bir vatandaşın başvurusu nasıl reddediliyorsa, iç yargı yolu tamamıyla tüketilmeden AİHM başvuru yapılması halinde reddedilmelidir.

Süreç nasıl ilerler

Sözleşmeye taraf ülke vatandaşı; temel hak ve hürriyetinin ihlali sebebiyle, iç yargı yolları tüketildikten sonra 6 ay içerisinde AİHM’ne başvurur. Akabinde AİHM birinci dereceden kesin olmayan bir karar verir. Taraflar karara itiraz ederse, karar AİHM Büyük Dairenin incelemesinden geçerek kesinleşir. Kesinleşen AİHM kararıyla birlikte ilgili, ülkesindeki mahkemeye başvurması gerekir.

AİHM, başvurucunun yerel mahkemesinin yerine geçerek karar veremez. Burada verilecek kararlar yerel mahkemelerce değerlendirilir. Yerel mahkemenin AİHM kararına mutlak şekilde uymak zorunluluğu yoktur.

Kesinleşen AİHM kararının uygulanması

Kesinleşen AİHM kararına karşı iki yol vardır. İlk yol AİHM kararını uygulamaya geçirmektir. İkinci yol, AİHM kararını uygulamayarak tazminat ve bir takım yaptırımlarla karşı karşıya kalmaktır.

Daha önce, AİHM kararlarını uygulamayan ülkelere karşı öngörülen tazminat ve yaptırımların, sözleşmenin tarafı ülkelerin savunma refleksleriyle ve diplomasi atakları ile bastırıldığına tüm dünya şahit olmuştur.

Ayrıca, emsal nitelikte benzer mahiyette konularda farklı kararlar verilmesi, mahkemenin varlığının sorgulanması sorununu getirmektedir. Yine, şartlarını yerine getirmeden yapılan başvurularda, sanki tüm şartlara haiz gibi AİHM’nin karar vermesi bir kez daha mahkemenin güvenilirliğine leke düşürmektedir.

AİHM’nin siyasal bir yapı olmaktan bir an önce çıkıp özüne dönerek kuruluş amacına ve çalışma prensiplerine uygun hareket etmesi gerekir. Mahkeme, üye ülkeler nezdinde saygı görmek istiyorsa, öncelikle kendi içerisindeki çelişkilerini sorgulamalıdır.

Son söz: Millet vicdanında ilelebet beraat yüzü göremeyecek kişilerin, AİHM kararıyla sözde serbest kalması, hakikatte bir anlam ifade etmeyecektir.