10 Aralık Cumartesi akşamı Beşiktaş-Bursa maçının hemen sonrasında yüreğimizi yakıp canımızı acıtan o hayâsız, şeref yoksunu kalleş pusuyu kuranları Allah’ın gazabına havale ediyorum. Hakk’a yürüyen gencecik kardeşleriminde Allah şehadetlerini kabul eylesin;ailelerine ve milletimize sabırlar yaralı kardeşlerimizede şifalar versin. Dilerim biran önce bu insanlık dışı eylemler son bulur bu tuzakları birliğimize bütünlüğümüze kuran kirli eller kökünden kopar İnşallah.

Ben eyyamcıyım diye bağıran düdük…

Öncelikle gösterdikleri mücadeleden dolayı Antalyasporu tebrik ediyorum her şeye rağmen galibiyeti hak ederek oyunun doğrularını sergilediler. Fenerbahçe yorgun yada yılgın savaşçıydı. Antalya karşısında ilk yarı ikinci yarınında habercisi gibi maçın nasıl biteceğinin göstergesiydi. İlk yirmi dakikayı analiz ettiğimde Advocaat’ın oyun taktiğidir diye aklımdan geçirdim öyle ya topu rakibe bırak üzerine çek kaptığın topla hızlı adamların Lens ve Volkan Şen’le kontra atağa çık gol yada goller bularak üç puanı alıp dön. İlerleyen dakikalarda durumun böyle olmadığı anlaşıldı belliki Fenerbahçe yorgun ve güçsüz bir takım olarak Antalya’ya gelmiş tıpkı sezonun ilk yedi haftasındaki gibi hallice. Oyunu orta alandan rakip kaleye taşıyabilecek tek oyuncu Alper gününde değildi keza Mehmet Topal ve Josef de Souzada rakiplerini karşılamakta oldukça zorlandılar. Defansta Hasan Ali,Kjaer ve Strkel vasatı aşamazlarken sadece ikinci yarı kısmende olsa Şener bir şeyleri yapma uğraşındaydı. Üçüncü bölgede tipik Volkan Şen oyunu vardı yine ayağına aldığı her topu ya ezdi yada rakibine teslim etti buna Lenste ayak uydurunca tüm yük Sow’a kaldı. Sowda rakip kaleyi her zorladığında Cüneyt Çakıra ve ben eyyamcıyım diye bağıran düdüğüne takıldı.

Figüranların revaçta olduğu bir film bu…

Artık başaktörlerin para etmediği figüranların revaçta olduğu bir film izliyoruz işte anlarsınız ya. Düdüğünü her öttüren kendini ifşa eder oldu. Avrupa’daki medarı iftarımızın hakemliğide doksan dakikanın ilk başlama vuruşuna kadar sonrası eyyamcılık heleki yönettiği maç Fenerbahçe maçıysa kendini kaybediyorda haberi yok. Benim anlamadığımsa neden hedef Fenerbahçe. Düne kadar Dinamo Kiev Beşiktaş maçını yöneten İskoç hakem Thomson’a ”katil”; Braga Fenerbahçe maçını yöneten Hırvat Ivan Bebek için ise ”tetikçi”; onlara bu görevi veren Avrupa’nın futboldaki patronlarınada Haçlılar ve oyunları dedik. Şimdi sana ne diyelim seni atayan bizim Futbolun patronlarına, baronlarına ne isim verelim.

Bakın Fenerbahçe kötü oynaya bilir hatta Antalya bir değil birkaç gol daha atabilir sizin tek yapmanız gereken dürüstçe yönetim göstermek ve gördüğünü çalmak olmalıydı. Sanırım sizde çalmak başka mana taşıyor terini akıtan ekmeği için mücadele eden oyuncuya yapılan penaltıları veya mükemmel bir golü çalmak gibi. Maç henüz eşit yani berabere iken iki kez Sow’a bir kez de Alper’e yapılan Fenerbahçe’den ”çaldığın” penaltılar var bunlar yarım metre gözünün önünde olan şeylerdi. AyrıcaSow’un golüne şapka çıkartacakken düdüğünden eyyam çıkarttın kime hizmet ediyorsanız artık? O gol dünyanın her yerinde buz gibi gol hakemlik hayatında gördüğün göreceğin en güzel gol onuda çaldın tıpkı penaltılarda çaldığın gibi. Sizi atayanlarda sizlerde bilinki verdiğiniz hatalı kararların çoğu masumiyetten çok uzak ve bizleri çok güzel futboldan soğutuyorsunuz. Ve yine şunuda bilinki saltanatınız bir gün bitecek ve sizler herzaman eyyamcı olarak akıllarda kalacaksınız. Ayrıca takkeniz düştükçe kelinizde ortaya çıkıyor maazallah bir yerlerinizi üşütmeden  ”BİLİN İSTEDİM…” 

Allaha emanet olun…