KKTC’de Ersin Tatar‘ın kıl payı kazandığı Cumhurbaşkanlığı seçimleri Batı dünyasında “Erdoğan’ın zaferi” ya da sertlik yanlısı milliyetçi Türklerin galibiyeti olarak yorumlandı. Bu yaklaşıma göre, adada Rumlarla birleşik bir devlet hayali kuran barış yanlıları, Türkiye’nin baskısı sonucu hezimete uğradı.

Peki gerçek böyle mi? Türkiye, Kıbrıs’ta sürekli bir gerilimin olmasından memnun mu? Yunanistan’la zaten Doğu Akdeniz, Ege ve Batı Trakya’da sorunlarla boğuşurken, Kıbrıs’ta çözümsüzlüğü dayatan taraf Türkiye mi?

BİRLEŞİK KIBRIS PLANINI RUMLAR REDDETTİ

Bunun cevabını verebilmek için çok uzağa gitmeye gerek yok. BM tarafından hazırlanan ve Annan Planı olarak bilinen 2004 tarihli çözüm paketi, Kıbrıs’ta yaşayan Türkler ve Rumlara eşit şartlarda temsiliyet tanıyordu. Federasyon temelinde düzenlenen bu birleşme girişimi, Türklerin yüzde 65’i tarafından kabul edilmesine karşın, Rumların yüzde 75’i tarafından reddedilmişti. Rumlar ödül olarak iki ay sonra AB’ye üye yapıldılar.

Böylece adada yaşayan Rumların kahir ekseriyetinin eşitlik temelinde ve adaleti gözeten “tek devlet” talebinde olmadıklarını, bilakis Yunanistan’ın bir uzantısı olarak yaşamayı sürdürmekte kararlı olduklarını öğrendik.

Kıbrıs’ta 1974’te askeri müdahalemiz ile son bulan Türklere yönelik katliamlar hatırlanacağı üzere Rumların “enosis” yani Yunanistan’a bağlanma fikrinin bir neticesi olarak yaşanmıştı. Annan Planı kabul edilmiş olsaydı, adadaki Türk askeri varlığı kademeli olarak azaltılacak ve süreç sonunda Kıbrıs tamamen Türk askerinden arındırılacaktı. Oysa ki Rumlar, kendileri için avantaj olarak görülebilecek bu teklifi dahi ellerinin tersiyle ittiler: Üstelik Türklerin ancak üçte biri Mehmetçiğin adadan ayrılmasına itiraz etmiş iken..

SORUNLARIMIZI ÜZERİNİ ÖRTEREK ÇÖZEMEYİZ

Türk Kıbrıs’ında 16 yıldır Rumlarla Türklerin bir arada yaşaması gerektiği siyasetini güdenlerin sesi çok çıkıyordu. İlk defa bunun bir çözüm sağlayamayacağını düşünenler ağırlığını koydular. Rumlarla masaya oturabilmek için toprak verilmesi gerektiğini söyleyen Mustafa Akıncı, seçim yenilgisi üzerine siyaseti bıraktı.

Fakat seçim sonuçları gösteriyor ki, hala Türklerin yarısı Türkiye’nin varlığından rahatsız. Kişi başı milli geliri, yanı başındaki Rumların üçte biri olan ve dünyanın hiçbir ülkesi tarafından tanınmayan Kıbrıs Türklerini ihanetle suçlamak sorunu örtmekten başka bir işe yaramıyor.

Türkiye yıllarca ne yazık ki, sadece söylemde Kıbrıs’ı milli bir mesele olarak gören; bunu gerçek anlamda hayata geçirmekten uzak bir anlayışla yönetildi. Yavru vatan dediğimiz toprak, Türkiyeli zenginler için büyük bir kumarhaneden başka bir şey olarak görülmedi. Hz. Osman zamanında fethedilerek, Anadolu’dan asırlar önce İslamlaşan Kıbrıs’ta, bugün halkın yarısı Rumlara toprak verilmesinden rahatsızlık duymuyorsa burada suçlanması gerekenler sadece Kıbrıslı Türkler midir?

Türkiye’de bugün 46 yıl aradan sonra terk edilmiş Maraş‘ı yeniden Kıbrıs Türklerinin kullanımına açma cesareti gösteren bir yönetim var.

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkünün çıkarlarını en fazla müdafaa etmemiz gereken bir zamanda, Ersin Tatar’ın cumhurbaşkanı seçilmesi büyük bir fırsat olarak görülmelidir. Bugün artık Kıbrıs’ta yapacak çok işimiz var. Adanın sadece ekonomik olarak değil, milli bir bilinçle başta eğitim sistemi olmak üzere her alanda kalkınması için uğraşmak vatanımıza olan borcumuz çünkü..