Yakın zaman diyeceğimiz zamanlara kadar fanatik olmasam da iyi bir futbol izleyicisiydim.

Şu meşhur şike olayları patlak verip ortaya bir sürü kirli çamaşır dökülünce futboldan, özellikle de “Üç Büyükler” denen takımlardan soğudum.

Sonrasında ise Bursaspor, Fenerbahçe ile şampiyonluk için çekişirken Trabzonspor başkanının, “Bursa yerine Fenerbahçe’nin şampiyon olmasını isteriz.” demesi beni futboldan iyice soğutmuştu.

Çünkü biz Trabzon’un Fenerbahçe ile ezeli rakip olduğunu düşünürken Trabzon başkanı hepimizi uyandırıyordu ve futbolun bir spor değil büyük bir endüstri olduğunu hepimize hatırlatıyordu.

Trabzonspor başkanı, şampiyon olan takımların ligin yayın haklarından fazla pay alması sebebiyle pastadan Bursaspor’un daha fazla pay alıp kendi paylarının azalmasındansa en büyük rakibi Fenerbahçe’nin şampiyon olmasını istiyordu.

Yani spor bahane, duygusallık şahane…

Futbol bir spor değil, kitleleri uyuşturan bir afyondur. Ortaya çıkışı da, insanları tamamen bağımlı hâle getirecek şekilde sistemleştirilip yaygınlaştırılması da, pek çok alanla bütünleştirilmesi de bunun bir spor olarak görülmediğinin en açık kanıtı.

Portekiz Diktatörü Salazar, Lizbon Stadyumu’nun yapılmasını “Bana on binleri uyutacak bir beşik yapın!..” sözleriyle istemişti.

Yine İspanya Diktatörü Franco da futbolun toplum üzerindeki etkisini “Futbol olmasaydı, kitleleri yönetmek zor olurdu!..” sözleriyle açıklamıştır.

Nitekim futbol oynandığı günlerde tüm ülkelerde yaşam duruyor âdeta…

Özellikle derbi denilen maçlarda birçok taraftar; akıl, mantık ve vicdanını yitirip âdeta insanlıktan çıkıyor. Normal hayatında karıncayı incitmez dediğimiz insanlar, takımı maç oynarken ya da maçı kaybettiğinde canavara dönüşebiliyor.

Pek çok insan, değerlerini, inançlarını bir tarafa bırakıp hayatını futbola ve takım taraftarlığına göre şekillendiriyor. Sosyal hayatta bir araya gelmekten imtina edeceği insanlarla birlikte hareket ediyor ya da normal hayatında kalbini kırmaktan, ayrı düşmekten kaçınacağı insanları kırıp dökebiliyor, onlarla yollarını ayırabiliyor.

Son olarak Trabzonspor taraftarlarının medyayı ve sosyal medyayı inleten haberleriyle futbolun sadece bir spor olmadığını, kitleleri nasıl manipüle ettiğini bir kez daha gördük.

Basakşehir şampiyon olmuş, Trabzonsporlular Reis’e ve Ak Parti’ye oy yok diye sosyal medyayı yıkıyorlar.

Niye? Trabzon’u şampiyon yapmak için Reis, hakemlere, federasyona Gençlik ve Spor Bakanı’na talimat mı vermeliydi ya da Trabzon’un önünde bitirmeyin sezonu diye Başakşehirli yöneticilere mi talimat vermeliydi?

Yahu şampiyon takım; tüm takımlardan iyi oynamış, senin takımın özellikle son haftalarda dökülmüş, dağılmış!..

Bu neyin kafasıdır, bu nasıl bir zihniyettir, bu ne menem bir akıl tutulmasıdır?

Bu da gösteriyor ki futbol afyondur; kitlelerin akıl, mantık, ruh ve vicdan sağlığını etkiliyor. Aklı bitiriyor, mantığı yok ediyor, ruhu öldürüyor, vicdanı sarsıyor!..

Eğer ki futbol için Ak parti’ye ve Reis’e oy vermişseniz, futbol için de oy vermekten, destek olmaktan vazgeçin!..

Bizim daha önemli, daha ulvi sebeplerimiz var ve futbol, oy verip vermememizi etkilemede son sırada bile yer alamaz çünkü sıralamaya giremez!..

Keşke futbol sadece spor olarak kalabilseydi!..