Barış Pınarı Harekâtı önceki gün başladı ve tüm hızıyla devam ediyor. Cumhuriyet tarihinin en geniş kapsamlı operasyonlarından birine tanık olurken, hem gazeteci hem de siyasi bilimci olarak inanılmaz deneyimler edinme fırsatımız oluyor. Kim dost, kim düşman veya kimin gerçek niyeti nedir gibi soruları tek tek yanıt buluyor.

“Gerçek niyet” kısmına özellikle vurgu yapmak istiyorum çünkü Twitter hesabımda paylaştığım bir haberin çok kısa sürede gündeme oturmasıyla bu sefer Yunanistan, Türkiye’de gündem maddeleri arasında girdi. İktidar partisi Atina milletvekili ve uluslararası hukuk profesörü Angelos Syrigos, önceki gün ülkenin en büyük özel kanallarından SKAİ’a konuk olarak çok ilginç şeyler söyledi. Syrigos kendi görüşlerini paylaştı belki ama böylesine ciddi bir meselede bu kadar açık konuşuyorsa bir bildiği vardır demeden edemiyor insan.

Yunan vekil, Türkiye’nin YPG/PKK unsurlarına karşı harekatı kınarken, bu teröristlerin en büyük destekçilerinden Fransa’nın sahaya inerek Türkiye ile savaşa dahil olması durumunda Yunanistan’ın da savaşa gireceğini söyledi! Syrigos, 10 yıldır boğuştuğu ekonomik krizin etkisinden yeni yeni kurtulmaya başlayan ancak ödenek sıkıntısı nedeniyle okullarda yakacak bulmakta dahi zorlanan Yunanistan’ın durup dururken bir savaşın içine girebileceğini canlı yayında dillendirdi. Hem de Türkiye’ye karşı bir savaş!

Bu ifadeler kısa sürede gündem olup, diğer pek çok haber sitesinde kaynak gösterilmeden (ülkemizin acı bir geleneği) kullanılmaya başlayınca, Yunanistan karşısında ülkede öfke patlaması yaşandı. Bu gelişmeyi ilk duyuran kişi olarak, gerekli açıklamayı da bir ferdi olduğum Diriliş Postası’nda yapmayı uygun gördüm:

Syrigos’un açıklamalarının saçmalığına diyecek bir şey yok. Bu anlayış, Yunan siyasetinde hakim olan “Gözü kör olmuş milliyetçilik”in klasik bir örneği. Komşumuzda maalesef bu zihniyetteki insanlar siyaset arenasında etkin. Syrigos’un Ege’deki anlaşmazlıklar için ne düşündüğünü tahmin etmek de zor değil; 12 mil karasuyu iddiasının en büyük savunucularından.

Burada isimlere takılmak yerine, vurgulanan fikre dikkat edelim. Böyle düşünmeyenler, “Ege’deki anlaşmazlıklarda hem bizim hem de Türkiye’nin hataları var. Bir anlaşma yapmalıyız. İyi anlaşmada daima iki taraf da bir şeyler kaybeder” diyen akil Yunanlar maalesef ülke politikasında önemli yerlere gelemiyor, önleri daima kesiliyor. Başka bir örnek, ülkemizin yerli silahlanma sürecinin çok ciddi olduğunu söyleyenler değil, “Erdoğan’ın damadı oyun oynuyor” türü gayriciddi ifadeler paylaşanlar Yunanistan’da prim yapıyor.

Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunların çözümü olacaksa, öncelikle orada akil insanlar, milliyetçilerden koltuğu devralmalı. Kilise’nin ülkedeki etkisi de düşünüldüğünde umudum her ne kadar düşük olsa da, bir Yunan deyişinde olduğu gibi, “En son, umut ölür.”