Bir davranışın ortaya çıkması, pek çok etkilenmenin ve anlayışın sonucunda oluşur. Edindiğimiz alışkanlıklar, önce görgü, sonra uygulamayla bize yerleşir. Şu anda toplumsal olarak bu uygulamanın hangi kesimlerde daha çok olduğuna bakacak olursak, sadece evlerde mi, hayır. Sadece okullarda öğrencilerde mi, hayır. Sadece restoranlarda mı, hayır. Toplumun tüm kesimlerinde bu iyice yaygınlaşmış durumda. Hele de restoranlardaki israf, düşünecek olursak insanın uykularını kaçıracak cinsten, korkunç boyutlarda.

Kongre vesilesi ile gittiğimiz bir otelin restoranında bize verilen kumanya, kocaman ve şık bir karton kutu içinde idi ve kutunun yarısını bile doldurmuyordu. Garsona, “Kumanyaları bu kocaman kutuya koymak israf olmuş. İkram küçük bunlar büyük. Bu kutular tertemiz fakat şimdi atılacak. Biz kalabalık bir gurubuz ve iki günde yüzlerce kutu israf oldu” dedim. “Abla bu daha ne ki, sen içeride olan israfı bir görsen dudağın uçuklar” dedi.

Biz, bir ekmek kırıntısını bile israf olmasın diye, elimizi ıslatıp alarak ağzımıza atan bir toplum iken ne hale geldik? Bir araştırma sonucunu okumuştum, “Mutfakta yapılan israf önlenmiş olsa ailenin bütçesine ciddi oranda katkı sağlar” deniyordu. Günümüzde bu durum toplumsal bir arızaya dönüşmüş durumda. Dinimizde ise bu konuda çok açık hükümler var

“Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez” (Araf/31)

“Çardaklı ve çardaksız bağları inşa eden Allah’tır (cc). Tatları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O’dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin, devşirildiği ve biçildiği gün hakkını verin; israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez” (Enam/141)

“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine (cc) karşı çok nankörlük etmiştir” (İsrâ/26-27)

İnsanlar olarak bizler, düşünmediğimiz ve aklımızı hayırda çalıştırmadığımız müddetçe, bunların önemini, bireysel ve toplumsal felâketin bağıra bağıra gelen sesi olduğunu fark edemeyeceğiz Allah (cc) korusun. Çünkü bu israf başka bir büyük israfın sadece bir bölümü. Zamanı, merhameti, sevinçleri, enerjileri, heyecan ve coşkuları, insanın hedef ve ideallerini, daha sayılabilecek onlarca değeri, gözünü kırpmadan harcayabilen bir toplum haline geldik. İsrafa engel olmak istiyorsak, Kur’an’sız, namazsız, selatu selamsız ve tefekkürsüz geçirdiğimiz saatlerden başlayalım. Bunun için sosyal medyadan olabildiğince uzak, TV’den kesinlikle uzak, okuyan, düşünen, konuşup paylaşan ve bütün bunları saygı ve edeple yapabilen bir insan olmaya çalışalım. Kendimizi Allah (cc) hesaba çekmeden biz hesaba çekelim çünkü bütün bu kayıpların, israfın telâfisi yok.