Ne ile boğuşuyoruz son beş yıldır?

Hemen cevaplayalım. Küresel güçlerin, kendine kafa tutan seçilmiş hükümeti demokratik yollarla indiremeyeceğini anladıktan sonra üzerimize dalga dalga musallat ettiği belaları savuşturmakla…

Ana bela FETÖ, yancıları diğer terör örgütleriyle beraber her cenahtan saldırısı püskürtüldükten sonra son kozunu oynadı. Darbe girişimini, başarıya ulaşamayacağını anladığı andan itibaren bir intihar saldırısına dönüştürdü. Zımnen “Başaramadım, yok olacağım ama giderayak karşısında ezildiğim Milli İradeye en büyük zararı vermeliyim.” diyerek TBMM ve Külliye’yi bombaladı.

Şükürler olsun bu saldırılar püskürtülüp failler tutuklandığına ve henüz alınmayanların da bir operasyon yapma imkânları sıfırlandığına göre artık asıl gündeme dönmek gerekiyor.

Bu arada darbe girişiminin önlenmesinde bir numaralı rol elbette Cumhurbaşkanımızın kararlı duruşu ve sokaklara dökülen halkımızın destansı direnişi olmakla beraber direnişte yer alan diğer unsurları da unutmamak ve haklarını teslim ederek hayırla yâd etmek gerekiyor. Kimler mi? Hiçbir makamdan emir almadan kendi inisiyatifleriyle birliklerine koşup daha fazla uçağın, tankın kalkışmaya katılmasını önleyen, darbecilerle çatışmaya giren, Albay Sait Ertürk gibi şehadet makamına erişen vatansever subaylar ve direnişe destek veren medya organları…

Evet artık asıl gündeme dönme ve iğneyi kendimiz batırma zamanı…

Kırk yıllık bir çaba sonunda iktidara gelen bir hareketin ilk on yılını alışma ve muktedir olma çabaları ile geçirdiğini var sayarak vaatlerini hayata geçirememesini mazur görebiliriz ama bu günler itibariyle projelerinin büyük çoğunluğunun artık gerçekleşmiş olmasını beklememiz yanlış olmasa gerek.

Gelir dağılımında adalet sağlanmış, güven ve huzur ortamı tesis edilmiş, suç oranlarında önemli düşüşler olmuş, ahlak ve maneviyatı önceleyen bireyler yetiştiren eğitim sistemi birkaç basamak atlamış, rüşvet ve yolsuzluklar tamamen ortadan kalkmış, adam kayırmaya son verilmiş bir düzeni henüz kuramamışsak bahane üretmek yerine “Nerede yanlış yaptık ya da neyi eksik yaptık?” diye ciddi ciddi düşünmemiz gerekiyor.

Şuradan başlayalım.

TÜİK verilerine göre, 2002 yılında mahkemesi sonuçlanarak cezaevine giren suçlu sayısı 98.955 iken bu sayı FETÖ’den mahkûm olmuş kişi sayısının henüz yok denecek kadar az olduğu 2015 yılında 168.726’ya çıkmış.

Kıyaslamaya tabi tutulan iki tarih arasında ülkenin nüfus artışından kaynaklanan yaklaşık %22 oranındaki etkiyi çıkaracak olursak %40’lık reel bir artış olmuş. Suçların nevilerine bakıldığında durum daha da vahamet arz ediyor. Meselâ uyuşturucu madde kullanmak ve satışını yapmak suçundaki artış % 360 dolaylarında. Aynı şekilde cinsel suçlar da nüfus artışı etkisinden arındırıldığında % 178 gibi yüksek bir oranla neredeyse iki katına çıkmış.

Şapkayı önümüze koyup düşünerek halledebileceğimizin ötesinde bir durumla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.

Derhal, hemen, şimdi, düzenlenecek geniş katılımlı bir şûra ile probleme çözüm aranmalı ve behemehâl uygulamaya konmalıdır.

Gerek suç oranlarındaki artışa çözüm önerilerimi arz etmeye ve gerekse “Asıl Gündem”i oluşturan diğer konuları irdelemeye devam edeceğim.

Sanırım bu çabayı bir dizi yazı şekline dönüştürmek gerekiyor…