Ankara Akdeniz’deki anlaşmazlığın diplomatik yollarla ve müzakerelerle çözülmesi için Atina’ya elini uzattı.

Fakat ne yazık ki Yunanistan diyalog yerine o eli ısırmayı ve gerginliği tırmandıracak adımlar atmayı tercih etti.

Atina’yı buna cesaretlendirenlerin Fransa, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkelerle ittifakı ve Avrupa Birliği tarafından şımartılması olduğunu biliyoruz.

Oysa Yunanlılar sağlıklı düşünebilseler Türkiye’yle oturup konuşmanın ve sorunu diyalogla çözmenin kendileri için daha kârlı olacağını fark edecekler.

Öncelikle Ege’de ve Akdeniz’de dayatmaya çalıştıkları o haritayı önlerine koyup baksınlar ve empati yapıp kendilerine şu soruyu sorsunlar:

Türkiye’nin yerinde Yunanistan olsaydı böyle bir şeyi kabul eder miydi?

Atina yeryüzünde hiçbir gücün Türkleri o haritaya razı edemeyeceğini anlamalı.

Meis adasına asker yığma gibi çocukça gövde gösterilerinden de vazgeçmeli.

Türkiye haklarını korumak için savaşmaktan kaçınmayacağını gösterdi.

Yunanistan kendisine gaz veren ülkelere güvenerek hareket etmeye kalkışırsa bedelini çok ağır öder.

Olası bir savaş Basra Körfezi’nde değil Akdeniz’de ve Ege’de yaşanacak.

BAE halkı değil Yunan halkı zarar görecek.

Tatbikat için Yunanistan’a uçak gönderen Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed herhangi bir sıcak çatışma olasılığında muhtemelen o uçakları da göndermekten kaçınacak.

Atina’nın BAE’den beklentisi ne?

Ege’deki adalara Sudan’dan ve Çad’dan paralı asker göndermesi mi?

Yunan halkı bunu mu istiyor?

Avrupa Birliği adalara Cencevid/Janjaweed milislerinin doldurulmasından hoşnut mu olacak?

Yunanlı yöneticiler aklıselim ve basiret sahibi olsalar Türkiye’yle iyi komşuluk ilişkilerinin ve işbirliğinin ülkelerinin yararına olduğunu görürler.

BAE’nin iki-üç uçağı bugün gelir, yarın gider.

Fakat biz -Allah’ın izniyle- ebediyen buradayız.

Atina, akıllı politikalar izlemesi halinde Türkiye’nin sahip olduğu imkânlardan yararlanabilir.

Akdeniz ve Ege’de huzur ve barış ortamının hâkim olmasından herkesten önce Yunanistan faydalanır.

Aksi durumda en çok zarar görecek olan da yine Yunan halkı olur.

Muhammed bin Zayed’in en iyi yaptığı şey başka ülkeleri BAE’nin maceralarında kalkan olarak kullanmak.

Suudi Arabistan ve Mısır bunun en çarpıcı örnekleri.

Kahire’nin Mısır’ın aleyhine olan anlaşmalara imza atmasının bir sebebi de Abdülfettah es-Sisi’nin gerçekleştirdiği darbeyi finanse edip destekleyen BAE tarafından yönlendiriliyor olmasıdır.

Abu Dhabi’nin Atina’ya desteğinin tek sebebi Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı “mızrak ucu” olarak kullanmak istemesi.

Yunanlı yetkililer ülkelerini şımarık bir soytarının oyuncağı haline getirmek mi istiyorlar?

Bu soruya verecekleri cevap “Hayır” ise gerginliği tırmandırma politikasından bir an önce vazgeçip Ankara’yla müzakere masasına otursunlar.

Şayet cevapları “Evet” ise kendilerine gaz verip Yunanistan’ı ateşin içine itekleyenler tarafından ortada bırakıldıklarında ağlamasınlar.

Yunanlı yetkililerin akıllarını başlarına almaları için henüz geç değil.

Fakat uçurumun kenarında dolaşanın aşağı düşme ihtimalinin yüksek olduğunu ve işlerin hiç arzu etmedikleri şekilde geri dönülemez bir noktaya ulaşabileceğini unutmasınlar.