Arap Baharı’nın kıvılcımını yakan Tunus da devrimlere sahne olan diğer ülkeler gibi demokrasi ve halk iradesi karşıtı cephenin hedefinde.

Tunus’ta geçen yıl 6 Ekim’de yapılan parlamento seçimlerinin üzerinden üç ay geçmesine rağmen henüz hükümet kurulamadı.

Sandıktan birinci olarak çıkan en-Nahda Hareketi’nin önerisiyle hükümeti kurmakla görevlendirilen Habib el-Cemli’nin kurduğu kabine güvenoyu alamadı.

Tunus Parlamentosu’nda yapılan oylamada 72 milletvekili lehte ve 134 milletvekili aleyhte oy verdi.

Cumhurbaşkanı Kays Said’in görevi vereceği diğer bir isim de hükümeti kurmakta başarısız olursa Tunus yeniden seçime gidecek.

Tunus halkı yeniden sandık başına gidecek olursa parlamentoda yine aynı parçalı tablonun ortaya çıkmayacağının garantisi yok.

Benzer bir kısır döngü İsrail’de de yaşanıyor.

İki kez erken seçim yapılmasına rağmen bir türlü hükümet kurulamayınca 2 Mart’ta üçüncü kez seçim yapılacak.

Koalisyon görüşmelerinin başarısız olması ve sürekli tekrarlanan seçimler zaman ve enerji kaybı demek.

Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçerek bu tür krizlerin yaşanması ihtimalini ortadan kaldırdı.

Tunus’ta da başkanlık sistemi olsaydı hükümet çoktan kurulup görevine başlamış, ülke seçim atmosferinden ve belirsizlikten çıkmış olurdu.

Partilerin aralarında anlaşamamaları ve haftalarca süren koalisyon pazarlıkları siyaset dışı aktörlerin devreye girmesine ve siyaseti şekillendirmesine olanak tanıyor.

Habib el-Cemli’nin kurduğu kabinenin Tunus Parlamentosu’ndan güvenoyu alamamasının çeşitli sebepleri var.

Ülke dışından gelen müdahaleler de onlar arasında sayılıyor.

Tunus Parlamentosu Başkanı ve en-Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi, Habib el-Cemli hükümetinin güvenoyu alamayarak düşmesinin ardından önceki gün İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la basına kapalı bir görüşme gerçekleştirdi.

İki liderin Türkiye ve Tunus ilişkilerinin yanında Libya konusunu ele aldığı tahmin ediliyor.

Raşid el-Gannuşi’nin en-Nahda Hareketi’nin bundan sonra nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda Erdoğan’la görüş alışverişinde bulunmuş olması da muhtemel.

Çünkü Türkiye ve Tunus’un birçok ortak yönü var.

Hem de Erdoğan benzer deneyimlerden geçmiş, oldukça tecrübeli ve başarılı bir politikacı.

Kendisiyle istişarede bulunmanın ve görüşlerine kulak vermenin en-Nahda Hareketi’ne mutlaka faydası olacaktır.

Arap Baharı’nın kıvılcımını yakan Tunus da devrimlere sahne olan diğer ülkeler gibi demokrasi ve halk iradesi karşıtı cephenin hedefinde.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ülkede kendi eksenlerinde hareket eden kukla bir hükümet görmek istedikleri ve bunun gerçekleşmesi için her şeyi yapmaya hazır oldukları malum.

Mısır’da askeri darbeyle elde ettiklerini Tunus’ta siyaseti manipüle ederek başarmaya çalışıyorlar.

Nihai amaçlarına henüz ulaşamamış olsalar bile, çözüm bekleyen bir dizi sorun varken ülkeyi aylarca hükümetsiz bırakmayı başardıkları kesin.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürpriz Tunus ziyaretinden ve Türkiye’nin Kuzey Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye yönelik adımlarından müthiş rahatsızlık duyan Suudi Arabistan, geçenlerde Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan’ı Tunus’a göndererek Kays Said’i Riyad’a davet etti.

Ülkesinin herhangi bir eksene eklemlenmeden ayakta kalmasını sağlamak isteyen Tunus Cumhurbaşkanı’nın işi hiç de kolay değil.