Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar katlediliyor. İslam coğrafyası âdeta kan gölüne dönmüş durumda.

Topraklarında savaş, kargaşa, fitne olmayan Müslüman bir ülke yok gibi…

Hangi İslam ülkesi varsa bakın ki mutlaka başına bir çorap örülmüştür ve bu ülkeler; kendi dertleriyle, sıkıntılarıyla uğraşmaktan başını kaldırıp İslam âlemine bakamamaktadır.

Yemen… Her gün gözümüzün önünde yakılıp yıkılıyor, Yemenliler tek tek değil topluca ölüyor. Sebep ne? Arabistan ve İran’ın bu topraklardaki nüfuz mücadelesi, iktidar çatışması… Sözde Müslüman iki ülke, Müslümanları açlık, yoksulluk ve işkence sarmalında katlediyor.

Uluslararası yardım örgütü Save the Children, Yemen’de üç yıldır süren savaşta yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybeden 5 yaş altı çocukların sayısının yaklaşık 85 bin olabileceğini açıkladı.

BM

 de geçen ay yaptığı açıklamada yaklaşık 14 milyon Yemenlinin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtmişti.

“Havada bulut yok bu ne dumandır/Mahlede ölü yok bu ne figandır?” diyor ya türküde… Yağan bombalar yüzünden Yemen semaları dumanlı, artık ölülerine feryat figan edemeyecek kadar yorgun, bitkin ve çaresiz Yemen!..

Doğu Türkistan ise âdeta unutulmuş bir Türk-İslam coğrafyası… Çin zulmü akıl almaz boyutlara gelmiş durumda… Müslümanlara kendi evinde, toprağında, ülkesinde yaşama hakkı tanınmıyor. Başta İslam dünyası olmak üzere tüm dünya Doğu Türkistan zulmüne kör ve sağır… Her gün zulüm ve işkence artarak devam ediyor. Düşünün ki Müslüman erkekler hapislere atılıp işkenceden geçiriliyor, öldürülüyor ve evlerine Çinli erkekler yerleştiriliyor. Oruç, namaz, tesettür yasak… Bu zulme nasıl sessiz kalınır, nasıl rıza gösterilir? Ama sessiz kalınıyor ve görmezden geliniyor maalesef!..

Arakan’daki Myanmar zulmünü mü, Budist katliamlarını mı anlatalım? Tek suçu Müslüman olmak olan insanların sözde din adamı olan Budist rahipler tarafından nasıl işkencelere tabii tutulduğunu, kadınların nasıl tecavüze uğradığını ve sonrasında katledildiğini, çocukların hatta beşikteki bebelerin nasıl hunharca katledildiğini anlatmaya benim kelimelerim yetmiyor; görüntülerini izlemeye yüreğim dayanmıyor. Bizim izlerken dayanamadığımız sahneleri oradaki Müslümanlar canlı canlı yaşıyor ve yaşarken ölüyorlar.

Gazze’deki, Kudüs’teki, Filistin’deki terörist devlet İsrail zulmüne mi yanalım? Gazze’de küçücük bir alana sıkıştırılmış bir buçuk milyon Müslüman… Her gün üstlerine bombalar ve füzeler yağdırılıyor. Su yok, elektrik yok; yiyecek yok, içecek yok. Buradaki Müslümanların dertleriyle dertlenen üç beş sivil toplum kuruluşu ve birkaç devletten başka kimse de yok.

Kudüs elden gidiyor; Mescid-i Aksa işgal ediliyor, yıkılıyor. Bu şekilde devam ederse -ki devam etmemesi için hiçbir sebep yok-tüm Filistin on yıl içinde Müslümanlardan arındırılacak…

Afrika’daki Batı emperyalizmine, işgaline, sömürüsüne mi tepki gösterelim?

Irak’a mı, Suriye’ye mi, Afganistan’a mı yanalım; Keşmir’e mi ağlayalım?

Benimki de lafügüzaf işte!.. Ne işimiz var İslam coğrafyasıyla, Müslümanlarla?

Yeni çıkan telefon modellerinin peşinde koşalım; helal haran demeden kazandığımız paraları yiyelim, olmadı birbirimizi yiyelim.

Dünyanın dört bir yanında Müslümanlara günleri gösterilirken biz günümüzü gün edelim!..

Sahi Ayfon’un yeni modeli ne zaman geliyormuş ülkemize?