Talim Terbiye Kurulu telafi programı sonrası için daha uygulanabilir ve çocukların süreçten kopmayacakları haftalık ders çizelgesi oluşturmalı.

Okullar öğrencilerin hayallerini süsler çocukluğundan itibaren. Hazırlıklar yapılır, alışveriş telaşı yaşanır ve uyum haftası derken okullu olur körpe dimağlar. İlkokulu bitiren öğrenciler ortaokullu olur ve ergenliğin heyecanı ile birlikte ağabey, abla olmanın adrenalini yaşarlar. Aynı duyguları lise öğrencilerinin farklı ve daha fazla yaşadıkları bir gerçek.

2020-2021 eğitim Öğretim yılı yeni normalin ilk yılı olacak. Çocuklarımızın hemen hemen hiçbiri bu yıl okul heyecanını yaşayamadı. Yıllardır teknolojinin bağımlılık üreten etkisi anlatıldı durdu. Çocuklara akıllı telefonlardan uzak durmaları salık verildi, gençlere vakitlerini ekran başında geçirmemeleri tavsiye edildi. İnternet, televizyon, sosyal medyanın istilasına karşı bir refleksti aslında tüm bu çabalar.

Gelinen noktada 21 Eylül’de sadece okul öncesi ve ilkokul birinci sınıf öğrencileri haftada 1 gün olmak üzere okula başlayacaklar. Diğer sınıflara okul maalesef yok. Süreç uzaktan eğitim, EBA TV dersleri ve canlı dersler şeklinde sürdürülecek.

40 Saat Ekran Başında Olacaklar.

Öğrenciler haftada(kademelerine göre değişmek üzere) ilkokullar 30, ortaokullar 36 ve liseler 40 saat ders görecekler. Korona öncesi yüz yüze eğitim bu dağılımla verilmekteydi. Telafi eğitimi yukarıda verilen ders saatlerine göre yapılmaktadır. Öğrenciler EBA TV’den telafi derslerini takip edebilmekteler. Okullar haftalık ders çizelgesine göre öğrencilere canlı ders programı yapıyorlar. Burada uzaktan eğitimin normal zamanlarda yüz yüze eğitim döneminde verildiği gibi 40 saat üzerinden verilmesi problem oluşturabilir.

Öğrenciler Eba TV’yi mi takip edecekler, okullarının planladıkları canlı dersleri mi takip edecekler yoksa biri diğerini tamamlayacak şekilde mi planlanacak­? Şayet bir lise öğrencisi 40 saat ekran karşısında olacaksa bu durum öğrencilerin fiziksel ve ruhsal açıdan problemler yaşamasına neden olabilir.

Okullarda 40 saat ders yapılıyordu fakat okul zaten başlı başına bir sosyalleşme ve etkileşim ortamıdır. Şimdi çocuklar arkadaşlarını görmeden, okul ortamının avantajlarından faydalanmadan, öğretmenleri ile yüz yüze gelmeden, teneffüste enerjisini atmadan her gün 7-8 saat ekran başında olacak. Eğitimciler açısından sorun yok, eğitimciler uzaktan canlı derslerini yapıyorlar, zaten öğretmenler haftada 40 saat ders anlatmıyor, öğretmenler 20-30 saat arasında canlı ders yapıyor. Sorun öğrencilerin bu yoğun programın altından nasıl kalkacağı ya da bu süreci daha gerçekçi ve ideal boyutta nasıl ilerletebilecekleri sorunudur.

Canlı ders sayıları güncellenmeli

Süreçle ilgili MEB uzmanları elbette kafa yoruyorlardır. Fakat sahanın sesi anlamında bazı önerilerde bulunmak yerinde olacaktır. Öncelikle öğrencilerin canlı ders yükü azaltılmalı, her ders için canlı ders yapmanın gerekliliği tartışılmalı, öğrencilere ödevlendirme suretiyle sorumluluk verilmeli, yapılan ödevlerin dönütünün öğrencilere aktarılmasıyla uzaktan eğitime farklı bir pencere açılmalıdır.

Talim Terbiye Kurulu telafi programı sonrası için daha uygulanabilir ve çocukların süreçten kopmayacakları haftalık ders çizelgesi oluşturmalı. Dersler sanal olsa da sınavlar gerçek oluyor. Hem ülkenin hem de gençlerin geleceğini ihmal etmemek adına eğitimle ilgili tüm paydaşların ideale yakın bir sistemi oluşturmaları gerekmektedir. Kayıp kuşaklar, yeni mağdurlar oluşturmamak için herkes elini taşın altına koymalı.