Başkanlık sistemi tartışmalarına 7 Haziran’da kafadan dalmıştım ben de. Nedir ne değildir diyerek, önce kendim için araştırmış, sonra üç gün süren bir yazı dizisi hazırlamıştım. Uzmanların görüşlerine başvurduğum yazı dizimde, kafalara takılan her soruya cevap bulmuştum. Görüşlerine başvurduğum uzmanlardan birisi Osman Can’dı. 2002’den 2010’a kadar Anayasa Mahkemesi raportörlüğünü yürütmüş olan bir isim Osman Can. 7 Haziran seçimlerinde milletvekili adayıydı ve yoğun programının arasında, Kadıköy Yelken Kulübü’nde geneli hukukçulardan oluşan bir gruba konuşma yapmadan önce, 5 dakikalık bir randevu zor verebilmişti bana.

Beş dakikalık konuşmamızın ardından “İçeride de aynı şeyleri konuşacağız zaten, toplantıya katılabilirsin” sözü üzerine, ben de toplantıya katılmaya karar verdim. Hep sözünü ettiğimiz ‘Beyaz Türk’lerden oluşan bir gruptu (Tek başörtülü tabii ki bendim). İşte o toplantıda, yemeğin ardından Osman Can konuşmaya başladı. Katılımcıların çoğu hukukçu veya Laik kesimin STK başkanları falandı. Osman Can, AK Parti’nin değiştirmek istediği anayasadan bahsetti önce. Başkanlık sistemini öyle güzel anlattı ki, o anda önlerine bir sandık gelse, herkes başkanlık sistemine “evet” oyu verme kıvamına gelmişti. “Niye bunları çıkıp anlatmıyorsunuz” diyorlardı. Başkanlık sisteminin sadece Tayyip Erdoğan üzerinden konuşulması üzerinde duruldu. Başkanlık sistemini isteyen kesim, “Tayyip Erdoğan başkan olsun” diye istiyordu, istemeyen de “Tayyip Erdoğan başkan olmasın” diye istemiyordu. Konunun özüne kimse gelemiyordu.

7 Haziran’da AK Parti’nin tek başına iktidara gelememesinin sebebi biraz da buydu belki.. Ne olduğunu anlamadığı bir sistemi getirecek olan bir partiye oy vermek istemedi birçok insan. Ülke eyaletlere ayrılacak mıydı mesela? Yerinden yönetim nasıl işleyecekti? Türk tipi başkanlık sistemi diktatörlük getirir miydi? Dar bölge seçim sistemi ve parti disiplini ne demekti? Açıkçası, bırakın içeriğini bilmek, birçok insanın bu başlıklardan haberi bile yoktu.

1 Kasım seçimlerinde güçlü bir AK Parti iktidarının sevincini yaşadık. Yeni anayasa ve Başkanlık sistemi yeniden dillendirilmeye başladı. Umarım süreçten ders alınmıştır da, aynı yanlışlar tekrarlanmaz. İnsanların önüne bilmedikleri bir sistemi oylamak için sandık getirilmez.

Parlamenter sistemin tıkanıklığını 7 Haziran sonrası bizzat yaşayıp görmüş olan bir millete, getirilmek istenen başkanlık sistemi net bir şekilde anlatılırsa, referandumdan ezici bir çoğunlukla başkanlık sistemine “evet” oyu çıkar. Nereden mi biliyorum? Ben bu toplama bilgilerimle kime anlattıysam ikna ettim de, oradan. Tek sorun, inandırıcılık. O kısmı da, işin uzmanları tarafından oluşturulmuş bir grup sayesinde aşılabilir. Akil insanlar heyeti gibi bir heyet kurulup, sistemin detayları bölge bölge gezilerek insanlara anlatılabilir.

Yeter ki net bir şekilde anlatın kendinizi. Bu halk, sizi anlama ferasetini her fırsatta gösteriyor zaten.