Hani bilmece olarak sorulur; “bize ait olduğu halde başkalarının kullandığı şey nedir?” diye.

Bilen bilir, bilmeyen ise uzun uzun düşünür.

İsmimizdir bu, doğumla verilen, sürekli bizi takip eden ve bizden daha çok başkalarının kullandığı.

Her birimiz bir isim sahibiyiz. Ve bu isimler bizimle doğuyor, bizimle yaşıyor ve bizimle özdeşleşiyor.

Sürekli onunla anılıyor, onunla çağrılıyor ve onunla tanınıyoruz.

Hiç kimse, sonradan kendisi değiştirmemiş ise, ismini kendi kendine verme ya da koyma şansına sahip değildir.

Zira isimlerimizi kucağına doğduğumuz annelerimiz, dünyaya gelmemize vesile olan babalarımız ya da büyüklerimiz, yakınlarımız, sevdiğimiz ve saydığımız kimseler koyar.

Anne babanın çocukları üzerinde hakları olduğu gibi, çocukların da anne babaları üzerinde hakları vardır.

Çocuklara verilecek isim çocukların ebeveyni üzerindeki haklarından birisidir.

Ebeveynler çocuklarına güzel isimler vererek onların güzel anılmalarına ve iyi çağrılmalarına sebep olurlar.

Nadirattan da olsa; şayet kötü çağrışım ya da manalı bir isim verilmişse, bu o çocuğun hayatı için felaket olur.

Buna ise hiçbir anne babanın hakkı yoktur.

İsimlerimiz ile kişiliğimiz, davranışlarımız arasında bir bağlantı var mıdır?

İsimlerimiz şahsiyetlerimizi nasıl etkiler?

Dilimizde kullandığımız “ismiyle müsemma olmak” deyimi isim ve karakter/kişilik arasındaki bağlantıya atfen kullanılan bir ifadedir.

Yani isimlerimizin kişiliğimizi şekillendiren, karakterimizi yönlendiren bir boyutu vardır.

İsim niteliktir.

Sürekli o isimle anılan, sürekli o ad ile çağrılan kişiye isminden bir yansıma olmaması düşünülemez.

“Bir adam kırk gün deli dersen deli olur”atasözünde ifade edildiği gibi, çağrılmanın, isimlendirmenin ve nitelendirilmenin kişi üzerindeki tesirini anlatmaktadır.

Tersi de geçerlidir; deli, arsız birisini iyi, güzel ve hoş sıfatlarla isimlendirin, karakteri olumlu manada değişecektir.

Kaldı ki, insana verilen isim bir ömür boyu onunla birlikte olacak, ondan ayrılmayacaktır.

Peygamber Efendimiz (sas) anlamı olumsuz çağrışım yapan isimleri koymayı, konulmuşsa o şekilde kalmasını uygun görmemiştir.

Peygamberimiz a.s.’ın torunlarına verdikleri isimlerde de anlamı güzel isimler tercih ettiğini görüyoruz.

Hz. Ali’nin(ra) ilk çocuğu olduğunda babası Harb ismini koymak istemiş, Peygamberimiz (sas)  torununa Hasan isminin verilmesini uygun görmüştür.

Aradan bir yıl geçmemişken ikinci çocuğu olmuş, bu defa yine Harb ismini vermek istemiş, âlemlere rahmet Hz. Muhammed (sas) torununa bu defa Hüseyin ismini vermiştir.

Daha sonra Muhassin (Muhsin) doğduğunda Hz. Ali’nin yine aynı girişimi karşısında Efendimiz bu ismi vermiştir.

Peygamberimiz (sas) iyiliği, hayrı, güzelliği, cömertliği, barışı çağrıştıran, olumlu anlamlara sahip isimleri tercih etmiştir.

İsimlerin karakter ve kişilik üzerindeki etkisi gözden ırak tutulmadan, konulan isimlerin bir dua olduğu unutulmadan çocuklara isim koymak gerek.