Merhaba, burası dünya. Her işin yarım kaldığı, biten bir şeyin olmadığı dünya. Bitirdiğimizi zannederek koştururken aslında kendimizin bittiği dünya…

Uzaydan seyreden bir gözlemcinin içinde olup bitenleri asla göremeyeceği, güneşin etrafında turlayıp duran göz kamaştırıcı maviliğiyle bir küre. Birçoğumuza göre de dik bir yamaçtan aşağı kaçınılmaz sona doğru hızlanarak yuvarlanan bir kaya gibi dünya. Bir tur daha attı, yaralandı berelendi ve bir çizik daha yedi üstüne…

Zaman dilimleri, insanoğlunun karşı koymaya gücünün yetmediği akışı anlamlandırmak için, daha doğrusu anlayabilmek için ihsas ettiği muhayyel sınırlardan başka bir şey değil. Dolayısıyla takvim bitti deyince zaman dilimleri bitmiyor. 19. yüzyıl için mesela bazı tarihçiler 1. Dünya Savaşı bittiğinde bitebildi derler. 20. yüzyıl içinse erken bitti yorumları yapılır. Berlin duvarının yıkılması 20. yüzyılın sona ermesi olarak kabul edilir.

Her yıl, hem geçmişin birikimlerini barındırır bünyesinde hem de geleceğin umutlarını. Ne zaman başlayıp biteceği de yaşayanların algısında kayıtlıdır.

Gelelim başlıktaki sorunun cevabına…

Yılın başlarında, geçen yıldan tevarüs eden hendek kalkışmasında hayatlarını yitiren teröristler için 2016 bitti.

Yılın ortasında milletin fertlerine, kurumlarına kalleşçe saldırarak yüzlerce insanımızı katleden hain sürüsünün yılı, 16 Temmuz sabahı sona erdi. Sadece o gece kalkışma içinde olanlar değil, emir aldıkları meczup başta olmak üzere destekçileri, sempatizanları, kripto elemanları, gece yarıları hıyanete dua edenleri, koalisyon ortakları ile beraber bir yapı tarihin çöplüğünde yerlerini almak üzere veda ettiler.

Kendisine partner olarak terör örgütlerini seçen, Ortadoğu politikalarının iflas etmesiyle bırakın süper güç olmayı, bir bölgesel güç etkinliği bile gösteremeyen ABD, 2016’dan kibarca def edildi.

Akşener’in 2016’sı Gemerek Adliyesi’nde bitti.

“Seni başkan yaptırmayacağız”cıların 2016’sı kursaklarında takılı kaldı…

2016’yı bitiremeyenler de var tabii.

Şimdi nasıl söyleyebiliriz, Halepliler’in 2016’sı bitti diye. Mülteci kamplarında kar üstünde çıplak ayakla dolaşan çocukların 2016’ıları belki on yıl daha sürecek. Şehit anaları nezdinde takvim tüm anlamını kaybetti artık. Oğlunun şehit düştüğü günün takvim yaprağı hiç koparılmayacak…

Yaranın takvimi olmaz…

Yardan aşağı yuvarlanan kaya bir tur daha attı hepsi bu…