İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Evrensel Mevlana Âşıkları Vakfı (EMAV) Mevlana ile ilgili bir anma(!) programı düzenledi.

Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde düzenlenen bu programda Kur’an-ı Kerim, teşrik tekbiri ve Naat-ı Şerif Türkçe okundu. Ayrıca kadınlarla erkekler birlikte sema yaptı. İslam’la ve İslami hassasiyetle uyuşmayan, uzaktan yakından alakası bulunmayan manzara…

Doğal olarak milletten ve ilahiyat camiasından tepkiler yükselip Diyanet’ten “Kuran- Kerim’İ Türkçe okumak caiz değildir.” açıklaması gelince Ekrem İmamoğlu bir açıklama yaptı.

“Ben de konuyu, tartışmalar gündeme oturduğunda öğrendim. Şunu hepiniz bilirsiniz ki bir belediye başkanı, oturup da programları yazıp çizmez, hazırlamaz. Hata olabilir, eksiklik olabilir; bakıyoruz, araştırıyoruz. Şunu da net ifade edeyim: Bence de Şeb-i Arus töreninde Yüce Kur’an’ın Arapça okunması gerekir. Bunu derken unutmayalım ki dilimiz bizim için önemli. Dilimizi yok sayarak anlatırken Türkçemizi düşmanlaştırma çabalarıyla tanımlama yapmanın da büyük bir yanılgı olduğunun altını çizmek isterim.”

Açıklamaya bakınca makul başlayıp saldırganca bir üslupla bittiğini görüyoruz. “Ezan, Kuran aslına uygun olarak Arapça okunmalıdır.” demek dilimizi yok saymak, Türkçeyi düşmanlaştırmak mı Allah aşkına? Her zaman yaptığı gibi algıya oynuyor, olayı mecrasından saptırıp tepki gösterenleri hedefe koyuyor.

Hata, eksik olabilir demiş bir de… CHP zihniyetinin geçmişteki uygulamalarına ve savunduğu şeylere bakınca bunun hata ya da eksik olduğunu kimse düşünmüyor.

CHP’li belediyelerin vukuatları bununla da sınırlı değil ki…

Yine İzmir Büyükşehir Belediyesi, “Uluslararası Mizah Festivali” adıyla bir festival düzenliyor. Festivale konuşmacı olarak Türkiye İslam düşmanlığı ile bilinen iki karikatüristi davet ediyor. Allah’tan İzmir Valisi Sayın Yavuz Selim Köşger olaya müdahale edip etkinliği iptal etti de bir rezalet başlamadan bitirilmiş oldu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı böyle bir etkinliği yaparken iyi niyetli olmadığını gösteren olaylar daha önce de yaşanmıştı.

CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in eşi Neptün Soyer’in geçmiş yıllarda Charlie Hebdo dergisine destek olmak için Hz. Muhammed’e (sav) hakaretler yağdırılan bir baskısı ile çekilmiş bir fotoğrafını paylaştığı ortaya çıkmıştı. Tunç Soyer’in eşi Neptün Soyer’in Hz. Muhammed’e (sav) hakaret içeren Charlie Hebdo karikatürüne destek verir nitelikteki paylaşımı sosyal medyanın gündemine oturunca sildiği görülmüştü.

Öte yandan; İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi; Charlie Hebdo dergisinin Hz. Muhammed’e (sav) hakaret içeren karikatürünü köşelerinde yayımlayan Cumhuriyet gazetesi yazarları Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya‘yı, “basın yoluyla halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek” suçundan 2’şer yıl hapis cezasına çarptırmıştı.

CHP’li belediyelerin skandalları bunlarla da bitmiyor. Fransız kara mizah dergisi Charlie Hebdo’nun Peygamber Efendimize (sav) yönelik hakaret içeren karikatürü, Cumhuriyet gazetesinin ardından CHPli Kadıköy Belediyesi’nin yayın organı gazetede de yayımlanmıştı. Hakaret içeren karikatür, belediyenin basıp ücretsiz olarak dağıttığı olan ‘Gazete Kadıköy’ isimli yayında, “Yaşasın karikatür, yaşasın mizah” başlığı ile sansürsüz olarak yer almıştı.

Bu ülkede düşünce özgürlüğüne sahip olmanız için Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana var olan hâkim zihniyetin bir temsilcisi olmalı, millete tepeden bakmalı, İslamiyet ve Müslümanlarla sorununuz olmalıdır.

Bu milletin değerleri ile sorunu olmayan, geleneklere bağlı, İslami hassasiyet sahibi bir kişi iseniz istediğiniz gibi düşünemezsiniz; velev ki düşündünüz, dile getiremezsiniz; haydi getirdiniz, linç edilmeyi hatta cezalandırılmayı göze almalısınız.

Ancak Meclis’te muhalefette fakat zihniyet olarak yüz yıldır iktidarda iseniz her türlü yalan, iftira, hakaret, bu milletin değerlerine saldırma, inançlarını hafife alma vb. hakkına sahipsiniz ve bunu da “düşünce özgürlüğü” gibi gösterişli bir kılıfa bürüyüp sorgusuz sualsiz bir şekilde yolunuza devam edebilirsiniz.