İlerleyen zamanlarda nasıl bir algı, nasıl bir kurgu, nasıl bir sürecin içerisinden geçtiğimizi daha iyi anlayacağız.

Sancılı, korkulu ve endişeli bir süreçten geçiyoruz.

Bütün dünyayı etkisi altına alan, bütün insanlığı tehdit eden bir virüsten bahsediyoruz.

Koranavirüs gündemimizin birinci maddesi artık.

Bu şekilde ve bu yoğunlukta daha ne kadar devam edecek, bakıp göreceğiz.

İlk başta her ne kadar ciddiye alınmasa da, ciddiye alınmasını isteyenler eliyle olduğunu düşündüğüm bir korku dünyası oluşturuldu.

Dünyanın kendi akışı içerisinde yaşamını sürdüren sakinleri bu korku dünyasının içerisinde artık.

İnsanlar korku ile hareket etmeye başladı bile.

İnsanlığın ne kadar çaresiz ve savunmasız olduğunu birkez daha bu vesileyle görmüş olduk.

Bu tür zamanlar insanoğlunun ne kadar güçsüz olduğunu da ortaya koyuyor.

Ama insanoğlu kendisini güvende hissettiği zaman güçsüzlüğünü, acizliğini ve çaresizliğini unutabiliyor.

Koronavirüsün yaşam tarzımızı, reflekslerimizi, bakış açımızı derinden etkilediği bir gerçek.

Tedbir alınsın tamam; lakin korkuyu bu derece büyütecek kadar bir tehlike ile karşı karşıya mıyız, üzerinde düşünmeye değer.

“Güvenlik mi, özgürlük mü?” sorusunun cevabını özgürlükten yana kullananlar, bu tür korku zamanlarında her türlü özgürlüklerinden vazgeçme adına, güvenlikten yana tavır aldıklarını görürüz.

Bu süreçte oluşturulan korku atmosferi ile hangi özgürlüklerimizden kendi irademiz ve rızamız ile vazgeçtiğimize bir nazar etmek kastımızı anlaşılır kılacaktır.

Koronavirüse dair aynı düşüncemi koruyorum.

Algısı sağlam kurulmuş bir hastalık.

Dünya adeta büyük bir sosyal deney alanı artık.

İlk başta çok da ciddiye alınmayan Koronavirüs hayatın tüm alanlarını felç etmiş durumda.

Algısı etkisini çoktan geçti.

Algı oluşturmak böyle bir

şey.

Birşeyin korkusu, o şeyin gerçekleşme ihtimalini ya da gerçekleşmesini katbekat geçmişse, algısı sağlam kurulmuş demektir.

Ama bütün ağırlığı ile gündemimize oturdu.

Hayatımızı iyiden iyiye etkiliyor.

Seyahatlerimizi, işlerimizi, çalışma hayatımızı, eğitim hayatımızı, sosyal hayatımızı, alış-veriş alışkanlıklarımızı bile değiştirdi.

İnsanların evlerinden çıkmamaları tavsiye ediliyor.

Hayat adeta durma noktasına geldi.

Ülke ekonomileri büyük zararlar gördü.

Bütün insanlığı kuşatan böyle bir sıkıntının sürdürülebilir olmadığı çok açık.

İlerleyen zamanlarda nasıl bir algı, nasıl bir kurgu, nasıl bir sürecin içerisinden geçtiğimizi daha iyi anlayacağız.

Zamanla sürecin ne tarafa doğru evrildiğini bakıp göreceğiz.

Bir ay sonra aynı yoğunlukta gündemimizi meşgul edecek mi, bakıp göreceğiz.