Şiir yazanlara, yazabilenlere hep hayran olmuşumdur kâri. Gönülde olanı ne hoş terennüm eder onlar. Velev ki sorulsaydı bana vereceğim cevabın gerçekleşmeyeceğini bile bile şair olmak isterdim. Ama şimdiki zamanda değil. Çok eski vakitlerde yaşamış ve hatta unutulmuş bir şair olmak dilerdim. Şiir ne hoş şey… Lakin bir sızı peyda sinemde bu bahis açılınca… Zira şimdilerde şiir yazmanın usulü değişti. Evvelden tevhid, naat, münacat diye başlanırdı ya divanlara. Allah’a yakarılır da Peygamber’i methedilirdi hani. Zaman şiirimizi de çaldı kâri, tevhidimizi, naatimizi, münacatımızı da çaldı.

Aşk güle benzer, gül de sana Efendim…

Maşuk ne denli büyük ise aşk dahi o denli büyük olur. Bazen aşkı bilmek, onu bulmak için en yükseklere, en yücelere bakmak gerekir. Aşk kimsenin kaybettiği değil de bulsa da bilemediğidir belki. O ki âdemoğluna nefes verenin nefesinden bir hediye… Yani ki gönle nakşedilmiş bir ilahi kelamdır o. Ve aşk en ziyade nefesi cennet kokanlara yakışıyor.

Şiir ki aşkın lisanı… Şairler asırlardır maşuklarını o lisanla anlatıyor kelimeleri onunla cana getiriyorlar. Ve onlar biliyorlar ki Allah aşkı gönlünde istemeseydi insanoğlunun oraya onu işlemez, süveyda denen karadan daha kara noktaya onu gizlemezdi. Aşk güle benziyordu gül de güllerin sultanına. Her aşk şiirle başlar lakin o şiir kime yazılmıştır? Mühim mesele. Şiir gönlünü aşk uğruna yakabilenlerin, güle “Muhammed” deyip de bakabilenlerin harcı esasında. Şairin dediği gibi “Ben şiirlerimde Muhammed ismini geçirerek O’nu övmüyorum, O’nun ismi şiirlerimde geçtiği için kendimi mesrur sayıyorum”

Şiir ki O’nun için yazıldığı vakit kül kokuyor. Şairlerin yanmış ciğerleri O’nun ismini bir an söylemiş olmakla felah buluyor. Güle hasretlerini yanmış sinelerinin külleri ile anlatıyor şairler. Onlar “Muhammed” adını geçirip de şiir yazmayanlar şairden dahi saymıyor. Zira Allah O’na “Habibim” diyor ve Aşk ki o anda can buluyor gönlünde âşıkların.

Şimdilerde edebiyat dediğimizin eksik yanı bence biraz bu işte… Bir zamanlar “Gençler okuyor ama okudukları kitap değil” demiştim. Şimdi de belki şunu söylemek lazım “yazılan çok şey var ama maalesef hepsi kitap değil”

Ya da belki bir ağabeyimin dediğini söylemeliyim

“Edebiyatın edebini çaldılar…”