Geçen ay Riyad’da yapılan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi öncesi yaşanan bir takım gelişmeler Katar-Suudi Arabistan ilişkilerinin normalleşme eğiliminde olduğu izlenimi uyandırmıştı.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn Doha’da düzenlenen Körfez Kupası’na katılmış, Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani’nin Riyad’ı gizlice ziyaret ettiği ve Suudi Arabistan’a ilişkileri düzeltmeye yönelik yeni bir teklif götürdüğü bilgisi medyaya yansımıştı.

Bir önceki zirvede devlet bakanı düzeyinde temsil edilen Doha’nın son zirveye Katar Başbakanı Abdullah bin Nasır Al Sani’yi göndermesi ve Al Sani’nin Kral Selman bin Abdülaziz tarafından güler yüzle karşılanması da iki ülke arasında belirli bir yumuşama olduğunun göstergesiydi.

Fakat iyimser hava kısa sürede dağıldı ve Körfez’de uzlaşı bekleyenler yine hayal kırıklığına uğradı.

Katar ve Suudi Arabistan arasında yaşanan krizin seviyesi anında medyalarına yansır.

Nitekim KİK Zirvesi öncesinde her iki ülkenin medya organlarının kullandığı dilde değişiklik olduğu fark edilmişti.

Fakat son günlerde ılımlı ve yapıcı ifadelerin yerini suçlayıcı ve saldırgan ifadelerin aldığını, kılıçların yeniden çekildiğini görüyoruz.

Düğmelerine basılmışçasına gazetelerde, televizyonlarda ve sosyal medyada Katar’a saldıranlara son olarak Suudi Arabistan Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Adil el-Cubeyr de katıldı.

Salı günü Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi’nde konuşan el-Cubeyr, Doha’yı teröre destek vermekle itham etti.

Bu arada, el-Cezire kanalı Pazar akşamı yayınladığı “el-Mahra.. Gizli Niyetler” adlı programda Suudi Arabistan’ın Yemen’in Umman’a komşu el-Mahra vilayetine yönelik planlarını gündeme getirdi.

Hürmüz Boğazı’nın İran tarafından kapatılması ihtimaline karşı Riyad’ın petrolü Yemen üzerinden boru hattıyla Umman Denizi’ne ulaştırma arzusu Wikileaks belgelerine de yansımıştı.

Programda, Suudi Arabistan’ın boru hattı inşası için sınırdan sahile kadar iki kilometre genişliğinde ve 300 kilometre uzunluğunda bir alanı işgal etmek istediği öne sürüldü.

Ünlü televizyon kanalı, önümüzdeki günlerde de Filistinli gazeteci Tamir el-Mishâl’in hazırlayıp sunduğu “Mâ Hafiye A’zam” (Gizli Kalan Daha Büyük) adlı programda bugüne kadar duyulmamış bir takım bilgileri ifşa edeceği izlenimi verdi.

Konusu hakkında henüz bilgi verilmeyen programın fragmanında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın geçen yıl şubat ayındaki ziyareti sırasında Kâbe’nin üstüne çıkması gösteriliyor.

Programda Kasım 1979’daki Kâbe Baskını olayının, Suudi Arabistan’ın Cüheyman el-Uteybi ve adamları karşısında aciz kalıp Fransa’dan yardım istemesinin ele alınacağı tahmin ediliyor.

Katar ve Suudi Arabistan arasındaki buzları eritmek için Kuveyt’in gösterdiği çabaların başarısız olmasının altında krizin patlak vermesine yol açan sebepler yatıyor.

Gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürüp parçalara ayıran, Amazon’un kurucusu ve Washington Post gazetesinin sahibi Jeff Bezos’un telefonunu hackleyen pervasız zihniyetin Katar’a zorla boyun eğdirme hevesinden kolayca vazgeçeceğini düşünmek hayal olur.