15 Temmuz darbe teşebbüsü ile ülkemize yapılan küresel saldırı, insanımızda büyük bir zihni dönüşüme kaynaklık etti. Millet olarak adeta yeni bir çağın ve yeni bir miladın başında olduğumuzu hissediyoruz. Özlediğimiz birlik ve beraberlik ruhunu yeniden keşfediyoruz. Birçok ön yargılarımız yok olmaya başladı.

Beni şaşırtan şey, 15 Temmuz ile yeniden keşfettiğimiz Çanakkale ruhunun, Yeni Eğitim Vizyon Belgesi’ne yansıtılmaması oldu.

15 Temmuz gecesi büyük bir saldırıya uğradı ülke. Bu ülkenin asil halkı, destansı bir direniş ortaya koydu ve saldırıyı püskürttü.

Eğitimin yol haritasını belirleyecek olan Milli Eğitim Bakanlığı Yeni Eğitim Vizyon Belgesi’nden söz ediyorum.

15 Temmuz ruhunu eğitim ve okullar yolu ile genç nesle intikal ettirebiliriz.

Mademki eğitime yeni bir yol haritası hazırlıyoruz. Neden yakın tarihimizin bu en önemli tecrübesini, 15 Temmuz Ruhunu belgeye esas yapmıyoruz?

Yeni belgenin bu ruhla hazırlanması için birçok sebep var.

Nedeni şu:

Emperyalizmin temsilcisi güçler, harpleri düzenli ordularla değil ülkelerde karışıklıklar üreterek, maşalar kullanarak perdeler arkasında sürdürüyorlar. Nifak perdesi arkasında gizlenerek saldırılarını sürdürüyorlar. Eğitim yolu ile ülkelerde sömürü düzeni kuruyorlar. Satın aldıkları, kullandıkları maşalarla varlığını gizli sürdürüyorlar.

Bu saldırılara ancak, yeni nesle kendi kimliğini bulduracak, yerli ve milli kendi eğitim modellerimizle karşı durabiliriz.

15 Temmuz bir milat oldu. Çünkü FETÖ gibi maşaları kullanan güçlerin amaçları açık seçik görülmeye başladı. Amaç, mali sermayeci rant ile soygun düzenini devam ettirmek. Lüzumsuz tüketim malları icat edip gençleri, uyuşturucuya müptela kılarcasına, bunlara ne olursa olsun alıştırmak ve bu tüketimi karşılayacak ölçülerde üretmek, sonuçta kar üstüne kar koymaktır. Bu, konunun iktisadi yönü.

Eğitim yönü ise propaganda, reklam ve okullar yolu ile başta gelen medeniyet değerlerini, dini değerleri yozlaştırarak tüketime müptela olmuş, her denileni itirazsız gerçekleştirecek maneviyattan ve inanç değerlerinden uzak nesiller yetiştirmektir. Bunun aracı da eğitimle kimliksizleştirme ve cahil kılma… Medya yolu ile ahlaki yozlaşma.

Bilim diye, objektiflik diye sunulan pozitivist, determinist, materyalist anlayışın zihinleri şekillendirmesine karşı, sağlam bir “ilim” ve “irfan” dersi almak için müfredatta, ders kitapları yazımında kendi okul ve eğitim sistemimizi kurmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

İnsanlarını “kuzu kuzu” yetiştiren bir eğitim sistemi toplumu koyun sürüleri haline getirmektedir. Böyle sürüleri idare etmek için de “işgüzar çobanlar”, hatta dünya çapında “küresel krallar” ve “derin ve paralel-FETÖ gibi güçler” oluşturmaktadır.

Medeniyetin ve topyekûn değerlerin iflasının yaşandığı günümüzde, okullar yanlışların ve eğriliklerin mekânı haline geldi. Çanakkale Ruhunun yeniden dirilmiş hali olan 15 Temmuz ruhu, bu çürümüşlüğe ve ahlaki bozulmaya çözüm olabilir.

Medeniyet kendi tekniğini ürettiğine göre, kendi metafiziğimize ait teknik üretimine geçmek zorundayız. Teknik kendi kültürümüzden doğacaktır. Bilimde ve eğitimde kendi referans sistemlerimizle ayağa kalkabiliriz.

O halde Yeni Eğitim Vizyonu bir “Medeniyeti Projesi” halini almalıdır.

Her bilimsel ifade, eğitime dair her metot kendi kültürümüzün çocuğu haline gelmelidir.

Batı’dan alabileceğimiz her şeyi alalım, ancak bu, kendimizi inkâr ederek olmamalıdır.

Yapmamız gereken Hz. Mevlânâ’nın pergel metaforunu hayata geçirmek. Önemli olan başka medeniyetlerden neyi, nereye kadar ve nasıl ödünç alabileceğimizi bilmek. Sonra da ödünç aldıklarımızı semantik müdahaleye tabi tutarak kendimize mal edebilmek..

Ruha genişlik bahşeden ve düşünce dünyasını kanatlandıran, bilimsel değere sahip tarih, sosyoloji, felsefe, fen ve hatta sanat dersleri projelerini hayata geçirebiliyor muyuz?

Gerçek dönüşüm deyince ben bunları anlıyorum..

Bir ülkenin eğitim programları, fert ve toplum için öncelikleri ve değerler sistematiği teklif eder. Sonra, bu teklifin hayat bulması için en etkili araçları ve yöntemleri de belirler.

Bu araç ve yöntemleri göremiyoruz.

Yeni nesillerin okul ortamında ve öğretmen rehberliğinde sağlam, bize ait özgün kimlik ve kişilik inşa etmeleri için en uygun iklimi oluşturacak öncelikleri görmek istiyoruz.

Önemli bir eğitim bilimci dostumun Yeni Eğitim Vizyonunu okuyup ne gibi eksikler var diye sorması üzerine belgeye yeniden bir göz attım.

Bir medeniyet projesi olarak hayata geçebilecek miydi Yeni Vizyon?

Belgeye yeniden göz attım. 15 Temmuz ruhuna dair izler yakalamaya çalıştım.

Şöyle bir ifade karşıma çıktı:

“… Modern psikoloji ve eğitim, insanı biyopsiko-sosyal bir varlık olarak açıklamaktadır. Bu yaklaşım, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik etkenleri birleştirerek bir insan tasavvuru ortaya koyan; ancak, maalesef insanı yalnızca maddi/psikosomatik bir canlı olarak ele alan, insanın sadece bedensel canlılığına (vitalite) ve somatik yapısına vurgu yapan, manevi/psikospiritüel boyutunu yok sayan bir pratiğe dönüşmüştür. Hâlbuki insan, somato-psikospiritüel bir varlıktır. İnsan varlığı, bedensel (somatik) ve ruhsal (spiritüel canlılığıyla bir bütündür. Bu bakımdan insanın sadece bir yönünü/kesitini (psikosomatik) bütünüymüş gibi göremeyiz.”

Bunları okuyunca ne denildiğini anlamaya çalıştım.

Böylesine “komplike, bilimsel ve akademik söyleme gerek var mıydı?

“Geçmişte öğrencisini, öğretmene emanet ederken milletin irfanından doğan “eti senin kemiği benim” vecizesi vardı.

Başka bir cümle ile konu daha da karmaşıklaşıyordu. İşte o cümle!

“İnsanı model alan, insana öykünen eğitim sistemimizde, bireyi beşerlikten insanlığa tekâmül ettiren ruh, eğitim felsefesine; duyum, duygu ve biliş işlevlerini düzenleyen psişe, eğitim kuram, yöntem ve uygulama stratejilerine; somatik yapı ise eğitimin uygulama ortam ve araçlarına denk düşecektir..”

Bu cümlelerin akademik ve bilimsel olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Hazmedilmemiş, çeviri cümleler gibi duruyor aslında.

Daha kısa yönden, insanın bir mana ve bir de maddi yönü var denmek isteniyor.

O kadar güzel yerli ve millî anlatımlarımız varken neden bu kadar zorlanıyoruz?

Yapılan yanlışlıklar yer yer farkına varılıyor ve daha yerli ifadeler de kullanılmıyor değil:

Mesela;

“Özetle insan öz, ruh, kalp, akıl, madde, beden ile bir bütündür. Eğitim sistemleri ancak insan doğasına ait tüm bu unsurlara bütüncül bir sorumluluk geliştirebildiği ölçüde başarılıdır.”

Önemli olan tespitler yapmak değil, teşhisten de öte çözümler sunmak. İnsanın özünü, ruh ve kalbini doyurmak için hangi projeleri hayata geçireceğiz?

Belgede daha ziyade gönül okşayan ve temennilerimizi yükselten ifadeler çoğunlukta.

Kısacası Yeni Milli Eğitim Vizyonunu tartışmaya daha çok devam edeceğiz.

Eğitim felsefesini, bütünleştirmek adına ikili bir dil kullanarak, kendisi ile çelişen söz konusu metinde güzel hedefler de sıralanmış.

Belge, sekilsel ve yapısal sorunlara çözüm sunabileceğine dair çok övgüler aldı. Kangren olmuş eğitim sorunlarının çözüm bulacağına dair ümitler arttı.

Biz Belgede göremediğimiz 15 Temmuz ruhundan söz ediyoruz. Ruh zayıfsa ya da mevcut değilse, bedenin mükemmeliyeti hayır getirmeyecektir.

Ne yapılacağı, daha da önemlisi hedeflerin nasıl hayata geçirileceği net bir şekilde ortaya konulmalıdır.

Özellikle öğretmenler ve hele öğretmen yetiştiren kurumlarda hangi dönüşümlerin yapılacağı konusunda açık ve yeterli planlar bulunmalı.

Bu belgeyi kapılar arkasında kimlerin hazırladığını bilmiyoruz. Hazırlayanlar isimleri ve imzaları ile belli olmalıdır.

Belge yeniden ele alınmalı ve “Vizyona” “ruh” kazandıracak dönüşümler için özellikle Nurettin Topçu, Cemil Meriç, Bediüzzaman, Sezai Karakoç, Yusuf Kaplan gibi Batıyı da Doğuyu da doğru bilen ve bu alanda çözüm üreten üstadların reçeteleri dikkate alınmalıdır.

Öncelikle kendi doğru tarihimiz yazılmalı. Ders kitapları bizim öz kültürümüzü ve medeniyetimizi öğretecek şekilde sahanın önde gelen otoriteleri tarafından kaleme alınmalıdır.

Eğitim ağacının meyveleri ortada. Dönüşüm yapılmadığı takdirde, mevcut müfredatın çağdaşlaşma/uygarlaşma kılıfı altında sürdürdüğü sömürgeci yapı kafaları teslim almaya devam edecektir.

Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyon Belgesi Tanıtım Toplantısı’nda Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eğitimdeki asıl eksikliğe dikkat çekerken aslında Vizyon Belgesi’ndeki asıl eksikliğe de vurgu yapmış oldu.

“Biz çocuklarımızın zihinlerini bilgi ile doldurarak diploma sahibi yapmanın peşinde koşarken, onların gönül dünyalarını doyurmayı ihmal ettik. Böyle olduğu için o diplomalar hep yetersiz kaldı.”

Evet Vizyon Belgesi’nin gönül dünyamızı doyuracak niteliğe bürünmesi ve boşlukların doldurulması temennisi ile…