Varlığımıza kast eden darbeciler dört yıldır yargılanıyor. Bugüne kadar hiçbir önde gelen FETÖ’cünün mahkeme huzurunda, yaptıklarından pişmanlık duyup özür dilediğine şahit olmadık. Bazı itirafçıların “pişmanlık yasasından” faydalanmak için diğer örgüt üyelerini ihbar etmeleri de “nedamet” olarak kabul edilemez.

Öyle ise şehitlerimizin daha kanı kurumadan yapılan “af çağrısı”nın nasıl bir anlamı olabilir? Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Ahmet Yarayış‘ın “Darbe teşebbüsüne karışmış, pişman olmuş kişilere de sahip çıkmamız, onları bu toplumun içine dahil etmemiz, kazanmamız gerekiyor” sözlerini kabul etmek mümkün müdür?

Üstelik bu çağrıya Abdurrahman Dilipak gibi bu alçak terörist yapıya karşı “net duruşundan” şüphe duymadığımız birisinin destek vermesini neyle izah edeceğiz?

KİMİ AFFEDİYORSUNUZ? HANGİ HAKLA?

FETÖ dünyanın görebileceği en kötü ve en saldırgan terör örgütü. Çünkü bugüne kadar hiçbir eşkıya çetesi, devletin imkanlarını ele geçirip, millete kurşun sıkmaya çalışmadı. Ne PKK ne DEAŞ ne de diğer sol terör örgütleriyle kıyaslanamayacak kadar tehlikeli, mensuplarının inanç sistemi “yalan ve kamuflaj” üzerine kurulu bu katliam şebekesinin tehditleri, saldırıları durdu; vahşetlerinin üzerinden yıllar geçti de bizim mi haberimiz yok.

Kılıktan kılığa girip, doğrudan “sömürgecilerin emir eri” olarak çalışan bu güruh, yaptıklarının çirkinliğinin farkına vardı, nedamet getirdi de, milletimizin merhamet damarları mı tıkandı?

Bu insanlık düşmanlarının kaybolan itibarlarını geri vermek, kaybettikleri imkanlarını onlara yeniden bahşetmek için hummalı bir çalışma yürütüldüğünü görmüyor muyuz? Önce KHK mağduriyeti adı altında yapılan tezviratlarla yol aldılar. Şimdi ise milletimizin merhametini istismar ediyorlar.

PİŞMAN OLMALARI BİLE YETMEZ

Pişman olan yok, af dileyen de. Üstelik af dileseler dahi, bunca kan döktükten sonra yaptıklarının cezasını çekmeden, bedelini ödemeden hangi güç onları affedebilir? Ak Parti’den tırtıkladıklarının desteğiyle iktidar hayali kuranlar  belki kendilerine böyle bir güvence vermiş olabilir. O gece, “sığınaklardan çıkamayanlar” ya da “Atatürk Havalimanı’ndan bu şerlilerin korumasında ayrılanlar” böylesi bir şeyi vaat etmiş olabilirler.

Peki Allah’ın gazabından nasıl kurtulacaklar?

Nedamet getirmek sözle yapılacak bir şey değil. Kişinin “cezasını çektikten sonra” örgüte karşı mücadele etmesi, Pensilvanya iblisinin ipliğini pazara çıkarması, son nefesine kadar bu şer çetesiyle mücadele etmesi gerekir.

1. Abdülhamid aleyhinde şiirler yazan Mehmet Akif, onun devrilmesiyle koca bir devletin de çöktüğünü görünce nedamet getirmiş: “Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi? / Ya böyle kalfa değil, basbayağı muallimdi / Nasıl da kadrini vaktiyle bilmedik, tuhaf iş / Semer değilmiş o rahmetlininki devletmiş” demişti.

İttihatçıların iktidarında işlenen cürümlerde hiçbir payı olmamasına rağmen, Akif’i milletin yeniden bağrına basması için İstiklal Harbi’nde cepheden cepheye koşması ve İstiklal Marşı gibi büyük bir destanı milletine hediye etmesi gerekti. Bu FETÖ’cü alçaklar bırakın Akif’i, tek bir şairimizin attığı tırnak bile olamazlar.

15 Temmuz’un yıl dönümünde bu milleti daha fazla yaralayacak sözler etmeyin. Bu millet çok sabırlıdır. Nelere sabretmedi ki? Fakat sabır taşını çatlatmayın.