Dünya ticaretinin ithalat ve ihracatının yaklaşık %80’i deniz yoluyla taşınıyor ve dünya deniz ticaretinin, dünya ticaretinin gelişmesine paralel olarak büyümeye devam edeceği tahmin ediliyor.

Denizcilik sektörüne yönelik başlıca tehditlerden biri ve en önemlisi deniz haydutluğudur. Deniz haydutluğu saldırıları özellikle Güney Doğu Asya, Aden Körfezi, Nijerya ve Somali’de artmış ve gittikçe karmaşık, daha iyi organize ve şiddetli olmaya başlamış durumda.

Dünya Deniz korsanlığı ile mücadelede anılan bölgelerde dönüşümlü olarak deniz askeri güçleriyle tedbir alsa da konu bir türlü çözülememektedir. Bu deniz gücü savunma sistemine bazı zamanlarda Türkiye de dahil olmakta, sorunun çözümüne yardımcı olmaktadır.

Denizyolu taşımacılığının, diğer taşıma türlerine göre tek seferde en fazla taşıma kapasitesine ve en düşük maliyete sahip olması, küresel ticareti büyük ölçüde deniz yollarına bağımlı hale getirmiştir. Öte yandan yirmi birinci yüzyılın ileri teknolojilerini kullanan günümüz deniz haydutları, gerçekleştirdikleri sansasyonel haydutluk ve silahlı soygun faaliyetleriyle, denizyolu taşımacılığı için ciddi bir tehdit teşkil etmekte, küresel ekonomiye yıllık 13-16 milyar dolar ek maliyet ortaya çıkarmaktadırlar.

Birçok ülke her yıl ciddi oranda zarar gördüğü bazen can kayıpları yaşadığı deniz haydutluğuna çözüm bulunmasını istese de bugüne değin hala tam olarak güvence sağlanabilmiş değil. Yüzyıllardır devam eden bu tür korsanlıklara karşı farklı deniz üsleri ve müdahale alanları kullanılsa da dünya işbirliğine ihtiyaç duyuluyor.

Birçok kişi olayların meydana geldiği ıssız, bucaksız coğrafyaları düşündüğünde filmlerde gördüğü tahta bacaklı, tek gözlü korsanların bu işi yaptığını düşünebilir. Halbuki artık bu işi silahlı, teknolojiden de istifade eden deniz korsanları sürat tekneleri ile yapmaya çalışıyor. Gemilerin elektronik sitemleri, personelin para ve malzemeleri korsanlığa malzeme oluyor artık. Son yıllarda yapılan anlaşmalar neticesinde sayı azalsa da konu kapanacak gibi görünmüyor.

Son deniz korsanlığı vakasında Türkiye bandıralı bir gemiye saldırı olunca konu yeniden gündemimize geldi. Türkiye’de pek bilinmese de BM’nin harekât talebi üzerine, NATO’nun Akdeniz’deki 2 nolu Hazır Deniz Grubu’ndan (NATO Standing Maritime Group 2: SNMG2) bir görev kuvveti, deniz korsanlıklarına karşı bu harekâta tahsis edildi.

Bu görev kuvvetinde, İtalya ve ABD destroyerleri; Almanya, Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’den hücum botları ve bir İtalyan gemisi yer aldı. Türk donanmasına bağlı savaş gemileri zaman zaman bu tip korsanlık faaliyetlerine müdahale ediyor. Etmeye devam ediyor. Anılan bölge içinde bulunan Türk üsleri de bu konuda çok önemli görevler icra ediyor. Somali’deki Türk askeri varlığı ve Körfez de bulunan Katar’daki askeri gücün ileriki zamanlarda yine bu tür görevlerin icrasında kullanılması amaçlanıyor.

Deniz ticaret yolları tüm dünya için önemli ve bu yolların güvenliğinde sorumluluk alacak olan ülkelerin gelecekleri daha da önemli rollere açık olacak . Türkiye bu yoljarın güvenliği için emin adımlar atıyor, tabi birileri görmek istemediği için kör, sağır ve dilsizi oynamaya devam ediyor.

Vesselam…